AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Münasebetsiz ilişki

Gazetelerde "Yazdığımız çıktı" haberlerini bu defa da okudunuz. Gerçekten, bir haftadır, bütün gazetelerde, Brüksel'de önceki gün açıklanan Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun içeriğine dair haberler çıktı. Raporun yazılış sürecinin bir parçası olarak, bu haberler, Komisyon kaynakları tarafından gazetecilere sızdırıldı. Sadece bizimkilere değil, Le Monde'u da, Financial Times'ı da ihmal etmedi Komisyon...

Bunun övünülecek bir yönü yok... Sızdırılan haberlerin bir bölümü gerçek olsa bile bir bölümü hedef ülkenin nasıl tepki vereceğini ölçme amaçlıydı... Onların yerinde ben olsam, "Yazdığımız çıktı" diye övünmezdim...

"Bu ne münasebetsiz ilişki" demeyeceğinizi bildiğim için yazıyorum: Benzer bir durum Irak Savaşı öncesinde de yaşandı. Dünya basını şimdi o günlerde nasıl mandepsiye bastığını hiç ummadığı bir kaynak tarafından suçlanarak öğreniyor: CIA... CIA tarafından kurulan özel komisyonun raporu açıklandı. Komisyonun başkanı bulgularını Kongre'de senatörlerle paylaştı. Söylediği özetle şu: "Irak'ın elinde kitle imha silâhları bulunmuyordu... Ne biyolojik, ne de kimsayal silâh..." Saddam Hüseyin, yıllar önce yok ettirmiş elinin altında tuttuğu silâhları...

'Münasebetli ilişki' artık kurulabilir: Savaşa giderken, ABD, kendi ülkesindeki medya kuruluşlarını propaganda sağanağına tuttu; onlar da "Irak dünya için tehdit" manşetleri atarak Amerikalıları savaşı kabul eder hale dönüştürme operasyonuna katıldılar... Binden fazla Amerikan askeri ve onbinlerce Iraklı öldükten sonra, CIA, "Savaşın en önemli gerekçesi yalandı" diyor...

CIA bunu neden diyor? Bu sorunun bence tek bir sebebi var: CIA, tarihin en kirli savaşlarından birine giderken kendilerini kötü kullanan, yanlışlıkların yükünü sırtına boca etmekten çekinmeyen Bush ve çevresinden intikam alıyor... CIA, biraz da ABD 'derin devleti' adına bunu yapıyor...

Eminim şaşırdınız. Ben epey bir süredir, ABD'de gerçek gücü temsil edenlerin Bush'u işbaşından götürmek istediğine inanıyorum. Elbette, Bush'a ve yanındaki 'Neo-Con' kadrosuna yeşil ışık yakanlar yine onlardı. Bush'u iktidara getirmek için ABD tarihinde görülmemiş yöntemlere başvurmaları bile gerekmişti. Neo-Con'cu savaş projesine onay verdiklerine de kuşkum yok. Eğer sonuç alınabilseydi herhalde en çok sevinen 'sistem' olurdu...

Ancak, 'sistem', ister Türkiye'de ister ABD'de, tek bir şeye tahammül etmez: Başarısızlığa... TBMM bahçesindeki askerî garnizonun girişine asılan, "Hiçbir mâzeret başarının yerini tutamaz" vecizesi var ya, onu siz 'sistemin altın kuralı' sayabilirsiniz. Bizde de hükümet AB konusunda vaad ettiğini yerine getiremeseydi mâzeretleri kabul edilir miydi sizce? İleride getiremezse edilir mi? AB Komisyonu, demokrasiye müdahale halinde görüşmelerin askıya alınacağını boşuna mı rapora geçirdi sanıyorsunuz?

ABD'de 'sistem' Bush ve çevresinin eline teslim ettiği beyaz kartın yerinde kullanılmadığı kanaatinde. Hiç değilse benim onlara ve yaptıklarına bakarak edindiğim kanaat bu. Bush ve ekibinin gidip yerine Kerry'nin gelmesini istiyor 'sistem'... Bunu gerçekleştirmek için de içten içe çalışıyor. CIA'nin yeni 'KİS Raporu' o çalışmanın bir parçası... Bush'un üzerindeki korunmuşluğu kaldırıyor 'sistem'...

Önceki günü televizyon karşısında Brüksel ve Strasburg'tan gelen haberleri izleyerek geçirdikten sonra, uydudan aldığım 'C-Span' yayınında Charles Duelfer'i senatörler önünde izledim. Duelfer, CIA'nin Irak'ta kitle imha silâhları konusunu araştırmak üzere kurduğu komisyonun başkanı... Böyle bir göreve bulunabilecek en uygun kişi olduğu izlenimini herkese verdi Duelfer; sanırım Edward Kennedy dahil komisyon üyesi senatörler de adamın serinkanlılığı ve açık sözlülüğüne hayran kalmışlardır.

"İstim arkadan gelsin" ölçüsüyle, savaşı başlattıktan sonra gerekçesini bulmak üzere yola çıkan Bush yönetimi, kimyasal veya biyolojik silâh bulmak için bir milyar dolara yakın para harcamış bugüne kadar... Duelfer, "Bir o kadar daha para harcansın yine bulunamayacak" dedi kendisini sorgulayanların gözlerinin içine bakarak... Defalarca "Bu savaş kirli" demiş olan Demokrat Partili Kennedy işittiklerine şaşmamıştır; ancak Bush'un partisinden politikacılar Duelfer'in bir açığını yakalasınlar diye çırpındılar. Nafile.

Duelfer, "Saddam'la konuşuyoruz, bilerek blöf yaptığını söylüyor" dedi komisyon önünde. Bağdat'ta ipleri elinde tuttuğu dönemde Saddam'ın derdinin ABD olmadığını, Washington'dan gelen bütün sert sözlere rağmen ABD'yi hasım görmediğini de söyledi. Saddam, daha çok İran'ı düşünerek blöf yapmaktaymış... İyi mi?

Brüksel'de yayınlanan ilerleme raporundan "Biz yazmıştık" övünme payı çıkartan gazetelere ben gülmeyeyim de kim gülsün? Savaş öncesinde "Irak'ın elinde biyolojik silâhlar var; çılgın Saddam Ankara'yı vurabilir" diye yazanlar da onlardı. ABD'de New York Times ve Washington Post sistem içi kavganın bu noktalara varacağını gördükleri için, aylar önce, "Biz yanlış yazmıştık" tedbirini aldılar...

Savaş öncesi kulaklarına her fısıldananı gerçek diye sayfalarına yansıtan Türk medyasında "Biz yanlış yazmıştık" itirafında bulunan henüz çıkmadı. Bana sorarsanız, bu tedbirsizlikleri yüzlerini çok morartacak.


8 Ekim 2004
Cuma
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED