|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
![]() | ||
| Y A Z A R L A R | 7 ARALIK 2005 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Bizler 'iktidar' olgusunu izlerken konuya genellikle 'ülke yönetimi' odaklı yaklaşıyoruz. İktidara gelen siyasiler ülkeyi daha iyi yönetmek için kolları sıvıyorlar... Böyle düşünüyoruz. Oysa konunun bir de 'ekonomi' boyutu var. İktidara gelenler, evet, ülkeyi yönetiyorlar, ama gözleri daha çok ekonomiye takılıyor. Ekonomi çok önemli elbette. "Varlıklı insanlardan oluşan bir toplum mu olacağız, yoksa yoksulluk diz boyuna mı ulaşacak?" sorusuna cevap vermek için hükümetlerin politikalarına bakmamız gerekiyor. Benim hiç aklıma gelmeyen geçen gün başıma geldi. Bir grup işadamı, iyi niyetli olduklarına da inanıyorum, beni yakalamışken, bir konuda düşüncemi almak istedi. Soruları şuydu: "Önemli bir konuda açılan özelleştirme ihalesine girmeye hazırlanıyoruz, acaba yanımıza hükümete yakın bir işadamını da almalı mıyız?" Ben, her zamanki saflığımla, "Tabii, ihalesine girdiğiniz konuda bilgi ve birikim sahibi bir firma var ve sahibi Ak Parti'ye yakın biliniyor diye tereddüt ediyorsanız, hayır etmeyin, birlikteliğiniz herhangi bir sorun çıkarmaz" cevabını verdim. Meğer dertleri bu değilmiş. Bir takım adamlar, ihaleye girecekleri duyulunca, kapılarını çalmaya başlamışlar; "Bizi de aranıza alırsanız, devletle işleriniz daha kolaylaşır" diyorlarmış... İşadamları, "Konuyla herhangi bir ilgileri yok, ama referans olarak verdikleri isimler tanıdık" dediler... İktidarın tepelerinden bazı isimleri kartvizit olarak kullandıkları anlaşılıyor bu tiplerin... Soru yöneltenler, içimden kopan "Eyvah" sesini işitmişler midir acaba? Hayır, endişem, "Ak Parti de mi böyle olacaktı?" türü bir düşünceyle irtibatlı değil; endişem, bana soru olarak yöneltilmiş konu Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kulağına eriştiğinde onda meydana getireceğini iyi bildiğim tepkiden... Tayyip Bey, partisi iktidara geldiği ilk günden itibaren, "Aman ha" diye etrafındakileri, Ak Parti teşkilâtını tam da bu konularda uyarıp duruyor... Her iktidarın kendine yakın işadamlarına hoş bakması doğaldır. Önceki iktidarların hışmına uğramış, ayrımcılık yüzünden palazlanamamış dost işadamlarının, önlerine konulan yapay engeller ortadan kalktığında, alıp başını gitmeleri herhalde en çok Tayyip Bey'i ve siyaset arkadaşlarını sevindirir. Eşit şartlarda yapılan yarışı izlemek de zevktir, o yarıştan çıkacak sonuç da ülke için yararlıdır... Ancak, benim kulak hizamda konuşulan böyle bir durum değil. Tam bir fırsatçılık, hem de en kötüsünden bir fırsatçılık... Bütün hazırlıkları başkaları yapıyor, elini taşın altına sokan, paracıklarını riske atan başkaları, bu fırsatçılar ortaya atılıp "Kârdan bize de pay" diyorlar...
Tiyatro tarihimizin önemli temsilcilerinden Muammer Karaca, DP iktidarı döneminde, "Ednan Bey duymasın" eserini sahneye koymuştu. Rahmetli Menderes'in, kendisine yakın hissettiği Muammer Karaca'nın iktidara yönelttiği hicivleri izlemek üzere gittiği tiyatroda çekilmiş fotoğrafı hayal meyal hatırımda. Benim içinden "Eyvah" feryadını kopartan da "Ednan Bey duymasın" benzeri bir his işte... Ak Parti hükümeti, hiç değilse baktığım pencereden benim gördüğüm, 'kendi dolar milyonerini yaratma' meraklısı değil. Tam tersine, bu dönemde servetine servet katanlar yine bildik isimler... İki-üç yıl önce elindekini satışa çıkardığında müşteri bulamayan büyük işdamları, iktidarın sağladığı istikrar ortamında, aynı tesisi veya kurumu dört-beş misli değerle satıyorlar... Sahibi olacağını akıllarından geçirmedikleri yeni zenginlikler, bu dönemde de, yine bildik isimlerin oluyor... Geçmişte yakın tanığı oldukları olaylar, işadamlarını, buna rağmen "Acaba?" diye düşünmeye sevk ediyor olmalı. Haklarının ellerinden alındığı, birilerine kaynak aktarmak için vitrin süsü olarak kullanıldıkları, paraların gözleri önünde el değiştirdiği, Beytülmâle el uzatılan dönemler... "Hayır" demeleri halinde bürokratların kendilerine binbir türlü zorluk çıkarttıkları, şikâyet için karşısına çıktıkları siyasîlerin "Ama siz de lâf dinlemiyorsunuz" mukabelesiyle karşılaştıkları dönemler... Bugün durum farklı. En son olayı hatırlayalım: Başbakan Erdoğan, medyada tekelci eğilimlerden duyduğu rahatsızlığı, "Star'ı yabancılar alsın" diye dışarı vurmuştu; ne oldu, Star ülkemizin en büyük medya grubunun eline geçti. Rekabet Kurumu veya RTÜK kararlarıyla engelleyebilirlerdi satışı, işlem Başbakan Erdoğan'ın arzusu hilâfına sonuçlanmadı mı? Yanıma yaklaşıp, "Bize ortak olmak isteyen kişi gerçekten iktidarın yakını mı?" diye soranlara bu olayı hatırlatmakla yetindim. Bu defa durumun farklı olduğuna inancım hâlâ sürüyor. İktidarın önemli isimlerinin, yakınlığı istismar edip tersine davranışlara sıvananlarla aralarına mesafe koyduğunu herkes görüyor zaten... Siyaseti gözlemek bile sıkıntılı; ya içinde yer alanlar ne yapsın?
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |