T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

Mekke ve İslam zirvesi

İslam Konferansı Teşkilatı'nın (İKT) Mekke'de toplanan 3. Olağanüstü Zirvesi'ne TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın katılmasıyla Cumhurbaşkanının katılamamasından doğan boşluk giderilmiş oldu. Türkiye'nin bu kadar yıldır adeta iğne ile kuyu kazar gibi geliştirmeye çalıştığı İslam dünyasıyla ilişkileri bir noktaya getirmişken İslam Zirvesi'ne yetmişli yıllardaki gibi bir alt düzeyde temsile dönmesi asla kabul edilebilir bir politika olamazdı. Genelde TBMM Başkanları bu tür toplantılara pek katılmazlarsa da devletin bir numarasının gidemediği bir yere ikinci sıradakinin gitmesi makul çözüm olmuştur.

Sayın Arınç'ın müktesebatı ve kişilik özellikleri de İslam Zirvesi için son derece uygun bir yapı sergiliyor. Bu bakımdan Mekke'de bir araya gelen İslam dünyası liderleriyle yakın ve samimi ilişkiler kurması ve geliştirmesi noktasında asla zorlanmayacağı açıktır. Bu uygulamayla birlikte Türkiye için yeni bir tecrübenin yaşandığını belirtmemiz gerekiyor. Şimdiye kadar İslam Zirve Konferanslarına dışişleri bakanları, başbakanlar ve cumhurbaşkanları düzeyinde katılıyorduk, bu toplantıyla birlikte bir de meclis başkanları seviyesinde katılmış olduk. Bu da bir yeniliktir, yadırgamamak gerekir…

Mekke Zirve Konferansı'nın İKT tarihinde bir dönüm noktası olması beklenmektedir. Hatırlanacağı gibi İKT Soğuk Savaş döneminin bir uluslararası örgütü olarak doğmuş ve aradan geçen 36 yılda önemli roller oynamıştır. Ellili ve altmışlı yıllarda yaşanan uluslararası örgütlerdeki patlama veya Üçüncü Dünya ülkelerinin uluslar arası sahneye çeşitli örgütler eliyle çıkması Müslüman ülkeleri de etkileyen bir akım olmuştur. Nitekim İkinci Dünya Savaşının bitiminden başlamak üzere Müslüman ülkeler arasında pek çok bölgesel örgüt kurulmuş ve belli alanlarda roller üstlenmişlerdir. Asya'da, Afrika'da ve Ortadoğu'da çokça rastladığımız bölgesel örgütlerin hepsinin başarılı olduğunu ve önemli hizmetler yürüttüğünü söylemek imkanı yok. Bu tür örgütlerin önemli kısmı birer tabela örgütü olmaktan öteye gidememişlerdir.

İslam Konferansı Teşkilatı'nın Müslüman ülkelerdeki yeri ve etkinliği çok farklı olmakla beraber Birleşmiş Milletler Teşkilatından sonra dünyanın en büyük örgütü olan bunun da çok başarılı olduğunu söylemek maalesef mümkün değil. Elbette burada sözünü ettiğimiz "başarı" biraz da daha iyisini beklediğimizden dolayıdır. Teşkilatın kuruluşunda hedef olarak gösterilen ve kuruluş senedinde yerini alan hususlara baktığımızda bugün bunların ne kadar uzağında olduğumuzu görmemiz gerekiyor.

Müslüman ülkeler arasında her alanda dayanışmanın tesisi, ırkçılığın her türlüsünün ortadan kaldırılması, refah seviyesinin yükseltilmesi, sorunların barış ve uzlaşma yöntemiyle çözülmesi gibi ideal diyebileceğimiz amaçlara varılması zor olmuştur. Bugün gelinen nokta değerlendirilirken herhalde amaçlara varılmasına engel olan hususlar tek tek incelenecektir.

İslam dünyası her alanda zıtlıkların, karşıtlıkların, çatışmaların, husumetlerin hakim durumda olduğu bir dünya konumundadır. Petrol zengini ülkelerle en fakir ülkelerin yana yana bulundukları bir yapıda işbirliği ve ortak projeleri gerçekleştirmek ne kadar mümkün olabilir?

Kuşkusuz mevcut zıtlıklar işbirliği ve dayanışmayı zorlaştırmaktadır. Ama yine de küçümsenmemesi gereken ortak hizmetler gerçekleştirilmiştir. İslam dünyasının bir masa etrafında bir araya gelmesi bile önemli bir başarıdır.

Bugün artık Soğuk Savaş döneminin şartları, hassasiyetleri ve sorunları yok. Yeni sorunlar ve şartlar var. İKT'nin yeni şartlara adapte edilmesi ve yeniden yapılandırılması gerekiyor. Mekke Zirvesi'nin gündeminin baş maddesi de zaten reform konusudur. Yeni şartlara ayak uyduramayan örgütler giderek işlevsizleşmektedirler. On Yıllık Eylem Planının gündemde olması önemlidir.

Bütün bunların yanında İKT'nin reformunun ve yeniden yapılandırılmasının Genel Sekreter E. İhsanoğlu zamanında gerçekleşiyor olması da ayrıca not edilmelidir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi