T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Durum değerlendirmesi

Siyaset toplumsal talepler üzerine oturur. Her siyasî parti bir (veya birden fazla) grubu temsil etme iddiasıyla kurulur; temsil ettiği sürece de ayakta kalır, iktidara gelir, iktidarını sürdürür... Daha kuruluştan itibaren güdük kalan siyasî partiler, bir toplumsal taban bulamamış, dolayısıyle kendisini ayakta tutacak ortak bir sese dönüşememiş partilerdir. İktidarların sık el değiştirmesinin sebebi de budur: Toplumsal taleplere cevap veremeyen, yanlış gündemlere kendini kilitleyen parti, önce iç istikrarını sonra tabanını kaybeder; bu alanda daha başarılı olan ise onun yerini alır...

İktidarının dördüncü yılını sürdürürken, Ak Parti'nin, bir durum değerlendirmesi yapması gerekiyor.

Türkiye demokrasisi köklü bir ülke değil; bu sebeple gündem maddeleri her zaman toplumsal dinamikler tarafından sağlanmıyor. Bunu sağlama görevi ya dışarıya, ya da içerideki odaklara düşebiliyor. Demokrasinin kökleşmesi için, gündem maddelerini, iktidar ve muhalefetiyle siyasî aktörlerin belirlemesi gerekir; bunda bir zaaf görüldüğünde, demokrasiye ters bakan güçler de devreye girebiliyor ülkemizde...

Türkiye'nin gündemi, Ak Parti'nin iktidara eriştiği dönemin konjonktürü gereği ve iktidarın kendi tercihiyle, ilk üç yıl içerisinde büyük çapta dış şartlar tarafından belirlendi. Önce ABD'nin Irak'a açacağı savaşı ve savaş sonrası çalkantılı dönemi tartıştık. Avrupa Birliği (AB) perspektifi de sistemin elden geçirilmesi için iyi bir destekti iktidar için... İlk üç yıl içerisinde Ak Parti'nin kendisinin gündem belirlemesi gerekmedi; dünyanın gidişini doğru okuması ve AB projesine sahip çıkması yetti.

Bugün durum epey farklı. ABD'nin Irak'ta zorlanması hâlâ bir manevra alanı sağlıyor iktidar partisine, perspektifinden kopulmadığı için AB'nin de hâlâ yararı oluyor; ancak içte ve dışta meydana gelen gelişmeler giderek daha fazla oranda kendi gündemini belirlemeye zorluyor Ak Parti'yi... Ak Parti ve hükümet değişen şartları okumakta yavaş davrandığı için de, bu konuda zaten mâhir olan bazı iç odaklar, kendi dayattıkları gündemle günü belirlemeye başladılar.

İçki yasağı ve cami yapımı konularını, hatta Öcalan'ın devreye sokulmasını bu gelişmenin unsurları olarak görebiliriz. Varolanla olmayan birbirine karıştırılarak toplumun zihni bulandırılıyor; Ak Parti ve hükümetini hâkim olamadığı bir gündemin kurbanı haline dönüştürmeyi amaçlıyor bu gelişme...

Türkiye'nin çok partili dönemi bu gözle yeniden okunursa, şimdi yaşananlarla 1957 sonrasında, 1970'lerin başı ve sonunda, 1980'li yılların sonunda yaşananlar arasında kalın çizgi beraberlikleri derhal fark edilecektir. DP, AP ve ANAP, gündem hâkimiyetini demokrasiye ters bakan odaklara kaybettikleri andan itibaren kendi düşüşlerini getirecek süreçleri durduramaz hale geldiler. O dönemlerde Türkiye'de neler meydana geldiğini birlikte yaşadık.

Önceki dönemlerden farklı olarak, bugün, Ak Parti ve hükümetin elinde, etkileri eskisi kadar olmasa bile, kullanmaya açık dış kartlar yine var. Ancak, içerideki şartları doğru okuyamaz, gündem belirlemeyi demokrasiyi özümsememiş kişilerle odaklara bırakır ve varlığını toplumsal taleplerle pekiştiremezse, o dış şartlar da aleyhine dönebilir hükümetin... Savrulmaya müsait bir zeminde akıyor günümüz siyaseti ve hükümet de kendini o akışa teslim etmiş görünüyor.

Yapılması gereken belli: Önce partide iç istikrarı sağlamak, çevre ittifaklarını tazelemek ve hükümetin dayanışmacı yapısını onarmak zorunda iktidar kadroları... Kendilerine dayatılan yapay gündem maddelerinin esiri olmaktan kurtulmaya da çalışmalılar. Toplumun gerçek gündemini yakalayıp o yönde politikalar devreye sokmak yetmez, bunları kamuoyuyla paylaşmanın yolunu da bulmalılar. İktidarlarının dördüncü yılında, kendilerine yardımcı olacak bir medya gücünden mahrum olduklarını unutmadan...

Umarım, Başbakan Tayyip Erdoğan, Avustralya gezisini, yanındaki kurmaylarıyla bu hayatî konuyu tartışarak da değerlendirir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi