|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 8 ARALIK 2005 PERŞEMBE | ||
|
|
Ali Murat Güven'in Yeni Şafak'ta yayınlanan "Efsanevi Dedektif Serpico" dizisi, icraatı ve tekniği, yaşam tarzıyla birebir paralellik arzettiği için, toplumdan topluma farklılaşan "suç"u zihne düşürerek, ilginçliğiyle bir imgeler bütünü olarak suç algısı üzerine düşünmeye zorlayan bir metindi. Dizide söylendiği gibi, Hollywood'a ilham verecek kadar başarılı olan Serpico'nun narkotikçi olduğu malum ama yine de bu, -dürüst olalım- silahlı, bıçkın bakışlı o havalı polisin resminin, Türk insanının ABD dedektifi dendiğinde zihnine düşen tek fotoğrafa, "seri cinayet dedektifi"ne denk düşmesini engelleyemiyordu. Filmlerine gösterilen ilgiden, sohbetlerde dile getirilen hayranlık ifadelerinden de anlaşılacağı gibi: "Bizden uzak olsun da, adamların cinayetleri bile sanat eseri sanki" cümlesi yerleşik çünkü kollektif bilinçaltına. Bu şaşırtıcı değil, bir Türk için asıl şaşırtıcı olan, ABD polislerinin cinayet dedektifi olmamasıdır. Hollywood'ın ne kadar vahşice olursa olsun sırf zeki bulunduğu için, 'suç'larını bile anlata anlata biterememesinin de, bu suçların adrenalin deposu serüvenler oluşunun da, "gelişmekte olan ülkelerde seri cinayet işlenmediği için" bu kavramın algıda modernizmle paralellik arzetmesinin de payı var elbet bunda. Doğrudur, suçun giderek komplikeleşmesi, toplumun modernlik sürecinde katettiği yolun kilometre sayacı. Cinayet stili de, modern toplumların gösterge ve kıstaslarından biri. Modern ilişkilerdeki yapaylıktan tutun, modernizmin, işin sonucuna bakmaksızın insanı ancak bir eser, iş ortaya koyduğunda "değerli" saymasına, modern insanın çevresine karşı "maske" takma zorunluluğuna, "zeka ve başarı"nın ahlak değerlerinin önüne geçmesine kadar bir dizi etkenin önümüze koyduğu modern hayatın tek dişi kalmış yüzü, Batı'nın onca hümanist mesajına, doğayı koruma hassasiyetine, başkalarına saygı için açık alan sigara yasağına, demokrasi söylemlerine rağmen, yalnız, patolojik bireyleriyle önünüzde sırıtıyor. Günlük hayatta "silik" ve "beceriksiz" bir görüntü vermesine karşın, geceleri kendini var etmek, başarı kazanmak, ilgi görmek uğruna cinayetler işleyen insanların memleketleri kadar modern değil şükür Türkiye. Geleneksel toplumun bir göstergesi olarak kan davası, namus hesabı, hatta sudan sebep kavgası nedeniyle işlenen cinayetler, topyekün modernleşme yoluna baş koymuş olsak da, geleneğin topluma bir ucundan tutunduğunun göstergesi. Ama, modernleşme evriminde hep tökezleyen, iki yüzyıldır Batı'ya bakarken bir türlü doğru açıyı tutturamayan Türkiye'nin o iki arada bir derede kalmışlığının simgesi olarak cinayetleri de değişiyor: Modern de olamayan, geleneksel de kalamayan, öykünme kavramının doğası gereğince bir "şey"e dönüşen suçlar gündeme düşüyor. Azmettiricisi, ne modern toplumlardaki "haz" olan, ne de geleneğin öfke, kin, onur gibi "somut neden"ine dayanan bir kötü taklidin, basit öykünmenin ürünü bir cinayetle geçen hafta sarsıldı Türkiye. Testere cinayeti: Hem gelenekçi kıskanç, hem modern acımasız. "Testere filmi var ya, aynısını yapacağım" diyerek kız arkadaşını 37 yerinden keserek öldüren gencin durumu, Serpico'yu "cinayet dedektifi" algısına oturtan o hayranlıkla aynı noktayı işaret ediyor aslında. Psikopat bir hayranlık, vahşi bir kişilik bozukluğundan muzdarip bir toplum, modern yerine, mutant olma yolunda hızla ilerliyor. Seri katiller gibi izi sürülebilir de değil üstelik, denetimsiz, okunaksız, çok daha tehlikeli bir mutant bu.
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |