|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 10 ARALIK 2005 CUMARTESİ | ||
Sizi etkileyen şeylere çok dikkat edin! Şunu bilin ki hayatın hemen her anında birileri malını satmak için sizi etkilemeye çalışıyor. Yeni bir elbise, yeni bir gofret, bir arabanın yeni modeli, bir derginin kapağındaki meraklı bir haber, duygu tellerini zımbırdatan bir dizi, yeni bir roman, kendi ruhunun pornografisini üretmiş türlü tezgah sanatçıları... Bilin ki içinizde kabaran her türlü duygu dalgası, sizi oltaya yaklaşan balık konumuna daha bir yaklaştırıyor. Hayır, sizleri duygusuz insanlar olmaya çağırmıyorum. Benim yapmaya çalıştığım, duygu tellerinize musallat olan tüketim yarasalarına karşı elinize bir minik uyarı notu bırakmak... Bu vesileyle kendi kulağıma da dikenli küçük bir küpe takmış oluyorum. Hafta sonları gazetelerin ve sayılarını kestiremeyeceğimiz eklerinin insanı ne hale getirdiğini iyi biliyorum. Açıkçası benim de gözüm dönüyor bazen, hemen evden fırlayıp falanca tip bir arabaya atlayarak, falanca marka giysilerden üstüme başıma bir şeyler almak, filanca restoranda yiyip içmek, en büyüğünden bir alışveriş merkezine dalarak o kitaptan, bu albümden sepetime doldurmak, sonra da çekip herhangi bir şeyiyle meşhur bir kıyı kentine birkaç günlüğüne kapağı atmak istiyorum. Neyse ki dünyanın bütün bankamatik kartları (aman ha kredi kartları değil!) gerçeği söylemekte ısrarlı, benim her hafta sonu bu türden bir "fırlama" hadisesine yetecek kadar param yok. Neyse ki yok, çünkü o hınzır gazeteler ve ekleri her hafta sonu yeni bir mönüyle karşımıza çıkıyor, bu zehirli çılgın sofra her hafta sonu yeni baştan kuruluyor. Bu kadarına parayı çalışarak kazanan insanların dayanması imkansız. Öte taraftan işin duygusal bir maliyeti de yok değil... Her pazartesiye hafta sonu gazetelerde gördüklerine hiç benzemeyen, ışıltısını yitirmiş, keyfi eğlencesi kalmamış bir hayatla, kendi yoksun/yoksul hayatıyla başlayan milyonlarca az gelirli çalışanı bir düşünün. Karnını doyurma derdindeki o milyonlarca insan arasında bulunduğumuza göre hepimiz iyi biliyoruz; bütün pazarlar hızlı geçer ve bütün pazartesiler acımasızdır. Her cuma akşamı paçamızı elinden kurtardığımız gerçek, bütün öfkesiyle bir sonraki pazartesinin kapısında bizi bekler. Aslında durumu bu kadar dramatize etmekle hain pazartesilerin gücüne güç katıyoruz belki de. Zor hayatlar yaşadığımız bir gerçek. Ancak günlerimizin bu kadar yaşanmaya değmez olduğu kanaatinde de olmamalıyız. Her yanımızı kuşatan ışıltılı vitrinler, reklam pırıltıları ve hiç söndürülemeyen tüketim yangınları bizi kendi hayatlarımıza karşı körleştiriyor, yabancılaştırıyor. Oysa kendi hayatımızın aydınlığına gözümüzü kapatan biziz! Duygularımızı sömürerek zorluklarla sürdürdüğümüz hayatların anlamını, güzelliğini, yalınlığını pazarlama illüzyonlarıyla görünmez hale getiren sektörel zorbalara karşı daha güçlü ve dirençli olmamız gerekiyor. Gerekiyor ama nasıl yapacağız? Herhangi bir alışveriş merkezinin kapısından girince feleğini şaşıran, daha on yıl önce hayatında olmayan şeyleri bugün olmazsa olmaz ihtiyaçları olarak benimseyen yeni milli tipolojimizle nasıl başaracağız bunu? Olta iğnelerinin hunharca damaklarımızı parçalamasından nasıl kurtulacağız? Doğrusunu isterseniz bu konuda hiç iyimser değilim. Çünkü kendi vazgeçilmez ihtiyaç listemde bile insani bir temizlik operasyonu gerçekleştiremiyorum. Hemen her gün bütün bunları kafamın içinde tartışıp duruyor olmakla birlikte, insanın yalın haline ulaşmaktan çok uzağım. Hafta sonları gazete okumamakla bu problemin ortadan kalkacağını bilsem, işim kolay olurdu. Ama o kadar basit değil bu işin çözümü... Çok çok gerilere dönüp "pazar" kelimesinin ne zamandan beri "piyasa" kelimesiyle eş anlamlı kullanılır hale geldiğini araştırmam gerek...
|
![]()
| ||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |