|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 10 ARALIK 2005 CUMARTESİ | ||
|
|
"Ve içki yasağı Bild'e haber oldu..." başlığını atan Milliyet'in etekleri zil çalıyor, belli... Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi de, "İçki bahane" başlıklı yazısında olanı vurguluyor: "AKP'li belediyeler 'yasak'çılığı o kadar ileri götürdüler ki, Alman ve Rus gazetelerine alay konusu olduk. 'Türkiye'ye giden turistler birayı ancak açık denizde içebilecek' türü haberler yayınlandı." Milliyet ve Hürriyet'in sahibi Aydın Doğan ne kadar sevinse az. Ne zaman bu tür konulara girmem gerektiyse, Hürriyet, Milliyet ve Radikal gibi gazetelerden, Kanal-D ve CNN-Türk gibi kanallardan (bunlara Star-Tv de eklenebilir artık) söz ederken "Aydın Doğan'ın sahibi olduğu" nitelemesine başvuruyorum ya, bazıları "Ne lüzum var?" havalarında... "Gazetenin sahibinin kim olduğunu biliyoruz" da demek oluyor bu itiraz, "Gazetenin sahibinin kim olduğu önemli mi?" sorusunu da içinde barındırabiliyor... Bilineni tekrarlamakta bir beis olmadığı gibi, aynı konuyu ısrarla işleyen gazete ve tv kanallarının sahibinin kimliği de çok önemli. Dahası, "Aydın Doğan'ın sahibi olduğu" nitelemesi, ülkemizin en büyük medya patronunun konulara yaklaşımı bilindiği için de önem taşıyor... Hasan Cemal, yeni çıkan "Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" kitabında Cumhuriyet gazetesinde geçen yıllarını anlatıyor. Tahmin edilebileceği gibi Cumhuriyet kitaptan mutlu olmadı. Okurlarının hiç bilmediği bir 'İlhan Selçuk portresi' çıkıyor çünkü kitap okunduğunda. İlhan Bey buna karşılık ne yaptı? İddialara cevap vermek, anlatılanları yalanlamak yerine, kitabın yayıncısı Aydın Doğan'a bir açık-mektup yayımladı; "Doğan Grubu gazetelerinde bize karşı kampanya açıldı" iddiasıyla... Bundan sonrası önemli. Aydın Bey, ertesi gün Cumhuriyet'te yayımlanan bir mektupla cevapladı İlhan Selçuk'u... Şu cümle o mektuptan: "Bir yayıncı olarak, zorunlu olmadıkça gazetecilerin işlerine müdahale etmemeyi ilke kabul ederim. Ama herhangi bir kişiye veya müesseseye karşı kasıtlı, örgütlü kampanyaya dönüşen bir 'harekât' ilkelerimle bağdaşmaz. / Böyle bir şeye asla müsamaha etmeyeceğimi bilmenizi isterim." Buradan çıkan sonucu herhalde anladınız: Eğer kendisine ait yayın organları herhangi bir kişiye veya müesseseye karşı kampanya açmışsa, bu ancak Aydın Doğan müsamaha ettiği için oluyordur... "Kampanyaya dönüşen bir harekât ilkelerimle bağdaşmaz; böyle bir şeye asla müsamaha etmem" demesinin başka bir anlamı olamaz... Bu yüzden de, Hürriyet veya Kanal-D'den söz ederken "Aydın Doğan'ın sahibi olduğu" nitelemesini kullanmak bence yerinde. Aydın Bey'in İlhan Selçuk'a gönderdiği mektupta şifreli bir bölüm var: "Cumhuriyet gazetesinin önemi ve yaşaması gereği konusundaki düşüncelerimi en iyi bilen insanlardan biri olduğunuza eminim. Bu sektördebirlikte yürüdüğümüz yıllarda, bu hissiyatımın sadece bir nezaket ifadesi olmadığını size de ispat ettiğimi düşünüyorum." İki tarafı da tanıyan bir meslektaş, "Her zora düştüğünde Cumhuriyet'in imdadına koşmuştur Aydın Bey, onu hatırlatıyor" diye açtı şifreyi... Bir süre önce bir grup yabancıyla birlikteydim. Sofra sohbetimizde gün boyu dinleyip durdukları söylentilerden etkilenmiş gibiydiler. Gecenin konuklarından biri, "Gittiğimiz lokantalarda içki servisi yapılıyordu, ne yani bundan böyle yasak mı olacak?" diye sormadan edemedi. Ortalığı kaplayan söylentiler, öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'yi tanıyanların bile kafasını karıştırıyor... Bir 'müjde' de Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Hürriyet'te yazan Yalçı Doğan'dan... Şu sırada Saraybosna'da olduğu anlaşılan Yalçın Doğan, "Batıda artık Erdoğan kuşkusu" başlığı altında 'çeşitli ülkelerden gazeteciler ve bilim adamları' diye tanıttığı kişilerle yaptığı konuşmaları aktarıyor. "Erdoğan'a ve AKP'ye bu ölçüde olumsuz bakışa ilk kez rastlıyorum" diyor bir yerde... Birbiri ardına aldığı bu 'müjdeler' bir medya patronu olarak emsalsiz gücünü bir kez daha hatırlattığı için Aydın Doğan'ın gönlünü okşuyordur sanıyorum. Kendisinin Star'ı almasına pek çok güçlü kişi ve çevrenin itiraz ettiği kulağına herhalde gitmiştir. 30 Ağustos akşamı Ankara'daki bir resepsiyonda çardak altında söylenen sözleri orada bulunanlar kendisine taşımış olmalı. Başbakan Erdoğan ise, açık açık kayıtlara geçirmişti itirazını... Peki, Star-Tv bugün kimin? İşte 'güç' bu... Son bir nokta: Aydın Doğan'ın Hürriyet gazetesi geçen gün Abdullah Öcalan'a ait bazı sözleri manşetine taşıdı. Doğan Grubu'na ait olmayan Sabah gazetesinin yayın yönetmeni Ergun Babahan, ertesi gün, "Sabah niye kullanmadı?" başlığı altında şunları yazdı: "Abdullah Öcalan'ın Türkiye Cumhuriyeti kimliğini tanıdığına ilişkin sözleri dün kimi gazetelerde büyütüldü. Bu haber aslında bir gün önce SABAH'a da gelmişti ama biz bu haberi kullanmama kararı aldık." "Haber bir gün önce bize de gelmişti..." cümlesi size hangi geçmişi ve neyi hatırlatıyor?
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |