T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 ARALIK 2005 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Akif EMRE

NATO'dan ne anlamalı?

BRÜKSEL-Avrupa Birliği liderlerinin Brüksel'de bilhassa bütçe konusunda yoğun tartışma ortamında anlaşma zemini aradıkları sırada, artık Avrupa'nın en azından bürokratik anlamda başkentinde başka bir merkezdeydik. Artık ilgi alanları Batı Avrupa'nın savunmasıyla sınırlı askeri bir pakt olmaktan çıkmış NATO'nun merkezinde Genel Sekreter Jaap de Hoop Scheffer'i dinlerken bu dev yapının bundan sonra alacağı şekil ve misyonu hakkında ipuçları yakalamaya çalıştık.

NATO merkezinde gerek genel sekreter gerekse üst düzey yetkilileri; örgütün sadece askeri boyutundan ibaret olmadığı, değişen dünya dengelerine paralel olarak siyasi boyutunun daha da öne çıkan bir yapıya dönüştüğünü özellikle belirttiler. Zaten belli sayıda Türk gazeteciye yönelik hazırlanan brifinglerin ana başlıkları bu ana fikri destekler mahiyetteydi.

Çevre ve teknoloji projelerinden, ilk yardım ünitelerine, "istikrar ve barış"ın korunması adına giriştiği askeri operasyonlar, NATO'nun değişen vizyonuna verilen ayrıntılı örneklerdi. "Müracaat formu dolduran her vizyonuna ülkenin girebildiği bir yapı değiliz; demokrasi, insan hakları gibi kriterleri olan askeri ve siyasi örgüt" olduklarını brifing veren hemen her üst düzey yetkili tekrarladı.

Bu noktada NATO'nun yeni dönemde stratejik konseptinin ana unsurlarının nelerden oluştuğu sorusuna verilecek cevap temelde askeri karakteri ağır basan bir yapı için önemli. Açık biçimde ifade edilen husus; siyasi ve askeri anlamda hedef "uluslararası terörizm", satır aralarında belirtilen şekliyle "İslamcı terör" NATO stratejik konseptinin belirleyici unsuru...Ve "dünyanın neresinde olursa olsun terörizm NATO'nun ilgi alanına girmektedir."

Stratejik hedeflerini bu kadar genişletmiş bir siyasi-askeri örgütün terörü nasıl tanımladığı ise çok daha önem kazanıyor. Uluslararası terörün bilinen anlamda terör örgütlerinden hem yapılanma hem saldırı hedefleri açısından farklılıklar arzettiği, bu nedenle tüm dünyanın mücadele alanına dönüştüğü özellikle vurgulandı. Bu noktada her şeyi belirleyen tespit, sorduğum bir soru üzerine bizzat NATO yetkilileri tarafından yapılıyor: NATO'nun yeni konsepte uygun bir terör tanımı yok! Küresel ölçekte terörle mücadeleye hazırlanana dünyanın en büyük askeri ve siyasi yapısının terör tanımında konsensüs oluşturamamasının ne anlama geldiği bir tarafa, ilk akla gelen soru Amerika'nın terörle mücadele adına giriştiği işgal/lerde NATO'nun kullanılıp kullanılmayacağıdır. Gözle görülür biçimde Amerika'nın özellikle Ortadoğudaki işgalle somutlaşan stratejik hedefleriyle NATO'nun stratejik konseptinin adeta örtüşmeye başlaması bu 'tanımsız düşman'la mücadele tarzının kaçınılmaz sonucu görünüyor. Her ne kadar Kriz Yönetim ve Operasyon Bölümü sorumlularından Erik Standahl, Irak örneğindeki gibi otomatiğe bağlanmış bir destek olmadığını söylese de, Amerika'nın NATO'daki ağırlığı göz önüne alındığında endişe verici bir tablo ortaya çıkıyor. Amerika'nın 11 Eylül sonrası askeri hareketliliği ile NATO'nun bir şekilde devreye girdiği bölgelere bakmak bile bu hususta yeterli fikir veriyor. Sudan'dan Balkanlara uzanan coğrafyada operasyon yürüten NATO'nun Amerika'dan tümüyle bağımsız hareket etmesi zaten düşünülemez. Ayrıca verilen bilgiye göre siyasi olarak ABD'ye en fazla muhalefet eden Fransa'nın terörle mücadele konusunda en yakın işbirliği yapan, maddi destek veren ilk üç ülkeden biri olması tanımsız düşman stratejisinin etkiden öteye manipülasyona açık olduğunun delili olarak gösterilebilir.

İstanbul zirvesi sonunda NATO içindeki önemi bir kez daha öne çıkan Türkiye'nin pozisyonu hem Kıbrıs hem Ortadoğudaki pozisyonu nedeniyle çok yönlü perspektif geliştirmeyi gerektiriyor. Soğuk savaş döneminin edilgen ve statik ortaklık dönemi çoktan geçti.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi