|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 17 ARALIK 2005 CUMARTESİ | ||
|
|
Tarihe özel ilgi duyduğumuzdan değil, tersine millet olarak en kötü not aldığımız ders tarih; ancak yine millet olarak bir tarih saplantımız olduğu da kesin. Bugünün fırsatlar ve imkânlarını değerlendirmek yerine, geçmişin sıkıntıları ve travmalarını hatırlamayı yeğliyoruz. Neredeyse 'otistik' bir yapımız var; bazı konularda mükemmeliz, ama dünyaya uyuma sıra geldiğinde, dışarıya adım atmaktan korkuyoruz. Türkiye'nin son yirmi yılda kaydettiği gelişmelere bakıp "Yanılıyorsun" diyecekleri hemen uyarayım: Kaydedilen gelişmeler, geçmişe saplanıp kaldığımız gerçeğine ve 'otistik' yanımıza rağmen gerçekleşenler... Türkiye gibi bir ülke saplantılı, takıntılı ve özürlü olmasaydı, bugün bulunduğu yerden çok daha ileride olurdu. Türkiye'nin, bulunduğu coğrafyanın İsviçresi olmaması için ne eksiği var? Eksiği, geçmişe saplanıp kalması ve bu yüzden de, bugünü en iyi biçimde değerlendirerek geleceğe kararlı adımlarla yürüyememesi... Kuruluşu üzerinden 80 küsur yıl geçmiş yeni devletimizin 'bugünkü' tartışma maddelerinin ilk sırasını "Cumhuriyet düşmanları" gibi suçlamaların işgal etmesinin, "Türküm diyemiyorsun" ve "Türklüğüme lâf söyletmem" atışmalarının, Meclis'te, devlet bütçesi üzerinde müzakere oturumunda, sahnelenmesinin başka ne anlamı olabilir? Orhan Pamuk'un yargı karşısına çıkma sebebinin "Türklüğü aşağılamak" olduğunu da unutmayalım lütfen... Kendisiyle bu kadar didişen, güvensiz, ikircikli insanlarla başka bir coğrafyada zor karşılaşılır. Hâlâ 1900'lü yılların başında, toprakları işgale uğramış, birden fazla devlete bölünmek istenen bir ülke sanıyoruz kendimizi. 500 binin üzerinde askeri silâh altında bulunduran, dünyanın en iyi yetişmiş ordusuna sahip bir ülke olduğumuzu, bizi bölmeyi amaçladığını ileri sürdüğümüz yabancıların daha üç ay önce "Avrupa Birliği'nde beraber olmak üzere müzakerelere başlayalım" çağrısını bize ilettiğini, ABD'nin bölgeye dönük politikalar geliştirirken yeterince bize danışmamasının pişmanlığını duymaya başladığını unutuyoruz. Düşmanları dosta çevirme yolunu aramadığımız gibi, aslında dostumuz olanlara düşman gözüyle bakmamız da cabası... Düşmanımız ne kadar çok ve kavi olursa sanki daha huzurlu olacakmışız gibi bir halimiz var. Bazılarının bilincinin, bazılarının ise dilinin altında aslında milletin de 'düşman' olduğu çarpık fikri yatıyor. "Kızını serbest bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya" sözünü anlam genişleterek algılamaya eğilimliyiz. Bir gerçeği görelim artık: Geçmişe dönük saplantımız ve tarihimizle ilgili takıntılarımız en çok ikili ilişkilerimizi zedeliyor ve aleyhimize çalışıyor. Dışarıdan bakıp Türkiye'yi olağanüstü değerli, güçlü ve önemli görenler, yakınlaşıp tartışma konularımıza vâkıf oldukça, kanaatlarını değiştiriyorlar... Bir kaşık suda boğulan bir yüzücüye kim saygı gösterir ki? Ne oluyor, 'otistik' yapımız önce acıma duygusu uyandırıyor dışarıdan bakanlarda, sonra da istismar süreci başlıyor. "Yabancılar bizi ham edecek, yutacak" diye yola çıkıyoruz ya, bu fikr-i sâbitimiz, yabancıların gözardı edebileceği ya da ucuza kapatabileceği bir duruma getiriyor bizi... Geçmişe takılıp kalmanın âlemi yok. Bir imparatorluğu tasfiye ettik, ama kendi cumhuriyetimizi kurmayı da başardık. Bunu belli değerlerimizi koruma amacıyla gerçekleştirdik. O değerlerin kıymetini bilelim. 1940'larda Avrupa'da dillendirilen "Kim âri ırktan, kim değil" tartışması dünyayı kanla boğacak gelişmelere kapı aralamıştı; "Kim Türk, kim değil" sorgulamasıyla bugünün dünyasında bir yere varamayız, hiçbir sorunumuzu da çözemeyiz. Bugünün dünyası siyasî ve ekonomik güçten anlıyor, huzur ve istikrara önem veren ülkeleri mükâfatlandırıyor. Büyümüş, akıllanmış, güçlü biri gibi davranmayana, yaşı ne olursa olsun, çocuk muamelesi yapılır. Bir düşünün bakalım: Kendimize öyle muamele edilmesini kendimiz sağlıyor olmayalım? Bu soru üzerinde düşünmemiz, aklınızı bir yüzyıl öncesine takmamızdan iyidir...
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |