|
|  |
'Başkanımız dünyaya buyuruyor, işimiz hiç kolay değil'
Washington'a gittiğim günü 31, İstanbul'a döndüğüm günü ise 17 saat yaşamanın bedelini, biyolojik saatin yerel saatle uyumsuzluğundan kaynaklanan 'jetlag' dedikleri 'şey'i yaşayarak ödedim ama orada geçirdiğim 19 gün boyunca Amerika'nın dört ayrı yüzünü görme imkanı buldum. Washington D.C., Nebraska-Omaha, Florida-Tampa ve New York birbirinden farklı hayatların yaşandığı şehirler olarak 'Amerika gerçeği'ne biraz daha yakından bakma fırsatı sundu bana. Bunlar gözlemlediklerim;
Washington D.C. kelimenin tam anlamıyla bir başkent. Beyaz Saray'ın, Capitol'ün, bakanlıkların, büyük medya kuruluşlarının ve müzelerin yer aldığı, az nüfuslu, trafiksiz, temiz, herkesin kurallara riayet ettiği, herşeyin tıkır tıkır işlediği düzenli dolasıyla sıkıcı bir şehir.
Sokakta insanlar birbirlerine her fırsatta gülümsüyor, selam veriyor. Okuma alışkanlığı yüksek. Metroda herkesin elinde ya bir gazete, ya bir kitap var.
Güvenlik önlemleri hat safhada. Ülke içinde yer değiştirirken bile ayakkabılarımızı çıkarmadan geçtiğimiz tek bir havaalanı dahi olmadı.
Orta Amerika eyaleti olan, çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen Nebraska'nın Omaha şehrinde, sıkıcı taşra hayatı ev ve kulüp partileri ile hareketlendiriliyor. Şehirdeki tüm ağaçlar ışıl ışıl. Evlerin bahçeleri abartılı biçimde süslü.
Tarih denk geldiği için davet edildiğimiz, yılda bir kez yapılan bir partide şaşırarak gördük ki; eşcinsellik, Amerika geneline göre çok daha muhafazakar bilinen Orta Amerika'da bile normal algılanıyor.
Sokakta yürüyen insan yok Omaha'da. Metrosu olmayan şehirde herkesin arabası var. Sıcaklığın gündüz saatlerinde bile -20 dereceyi bulması, fena halde üşüyen bizler için, durumu açıklamaya yetti de arttı bile.
Amerika'nın güneyinde yer alan tatil eyaleti Florida'da ise hava +16'nın altına hiç düşmedi. Tampa, Amerikanın kaymak tabakasının yaşadığı tam bir sayfiye şehri. Herkes olabildiğince relaks.
Bunlar da Washington'dan notlar;
Washington'da çeşitli bakanlıklarda yaptığımız görüşmelerde konuşulan ana meseleler şunlardı: Türkiye-ABD ilişkileri, tezkere meselesi, Kuzey Irak'taki gelişmeler, PKK, BOP ile ABD'nin İran ve Suriye ile iyice gerginleşen ilişkisi. Farklı yayın organlarından gelen 13 Türk gazetecisi olarak, konuştuğumuz herkese; Türk hükümetinin, toplumun ve basının bu konulara yaklaşımını anlattık, sorular sorduk ve onların yaklaşımını dinledik.
PKK konusundaki hassasiyetimizin onların El-Kaide hassasiyetinden farklı olmadığını; tezkerenin Meclis'ten geçmemesinin Türkiye'de demokrasinin iyi işlediğinin bir kanıtı olduğunu; komşularımızda yaşananların Türkiye'yi fazlasıyla rahatsız ettiğini; Türkiye'nin kendine çizdiği yoldan emin olduğunu ve hedeflerini AB ile ya da AB'siz gerçekleştirmekte ısrarcı olduğunu aktardık.
Washington Post, Fox News, Roll Call Newspaper, National Public Radio, Omaha World Herald, Los Angeles Times ve Time'dan editör, muhabir ve ombudsmanlarla; çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve basın kulüplerinden yetkililerle basın özgürlüğünü ve medya etiğini tartıştık. Bush hükümetine sınırsız destek veren Fox News yetkilileri hariç, hepsinin söylediği aynıydı: "Amerikan medyası, Bush'un 11 Eylül politikasında üzerine düşeni yapamadı ve bu sınavdan başarısız çıktı. Medya, hükümetin kontrolünde değil ama manipülasyona açık. Basın muhalefet ediyor ama etkisiz."
Amerikanın bir kıta-ada olmasından kaynaklanan tecrit hali, Amerikan toplumunun kendi içine kapalı olması ve güven hissinin İkiz Kulelerle birlikte yerle bir olması, medyanın elini kolunu bağlamış.
Ebu Gureyb'de yaşananların ortaya çıkışı, Irak'a birer 'kahraman' olarak yollanan Amerikan askerlerinin bayrağa sarılı tabutlar içinde dönüşü ve savaş ekonomisinin Amerikalıların hayatlarını olumsuz etkilemeye başlaması Irak işgalinin ve Bush politikasının sorgulanmasına yol açmış.
Yaşananlar 'korku imalatı'nın medyaya tiraj getirse de, gerçeği yansıtmayabileceğini bilakis saptırabileceğine uyanmalarını sağlamış.
Etkili bir gazetenin önemli bir yetkilisi, içinde bulundukları durumu aynen şöyle ifade etti: "Başkanımız dünyadaki herkesin kendi buyurduğu gibi yaşamasını isteği için işimiz hiç kolay değil."
Not: Müzeler, New York, Broadway, Mamma Mia müzikali ve bir sürü başka şey haftaya: 'Buluşalım haftaya.'
|
 |


|