T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
G Ü N D E M 19 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Rahat durmaya da hiç niyetimiz yok!

Onlar Türkiye'nin en renkli simalarından ikisi. Aynı kıza aşık olmuş, aynı aktriste hayranlık duymuş, aynı şarkıyı beğenmiş, aynı konulara ağlamış ve gülmüş iki isim. Şimdi ise yine aynı adımı atıp 2 Ocak'ta emekliye ayrılacaklar. Biraz buruk olsalar da kendi tabirleriyle emeklilik hayatlarında da 'rahat durmaya' hiç niyetleri yok.

Sevda
Alkan

Daha yakışıklı olduğumun ispatı olsun
Hatemi kardeşler röportaj boyunca birbirlerini kızdırdı. Bu durum, fotoğraf çekimi sırasında da devam etti. Hüsrev Hatemi denklanşöre basıldığında "Bu fotoğraflar daha yakışıklı olduğumun ispatı olacak" diyerek biraderine laf attı.

Türkiye'nin en ünlü ikizleri Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hocası Prof. Dr. Hüsrev Hatemi ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi 2 Ocak 2006 tarihinde, yaş haddinden emekliye ayrılıyor. Emekli olacakları için ikisi de buruk. Fakat kendi tabirleriyle 'rahat durmaya' hiç de niyetleri de yok. Hüsrev Hatemi, "Allah emekliye ayırana kadar hastalarıma bakmayı sürdüreceğim" diyerek Alman Hastanesi'nde mesleğine devam edeceğini söylerken, Hüseyin Hatemi ise son öğrencilerini mezun edene kadar sözleşmeli olarak işine devam edeceğini söylüyor. İkisinin de meslek aşkının büyük olması Hatemi kardeşlerin tek ortak noktası değil. Röportaj sırasında öğrendik ki kardeşler, aynı kızlara aşık olmuş, aynı kazağı giymek istemiş, aynı aktristi beğenmiş ve aynı konulara üzülmüş. Fakat bu ortaklık birini hep üzmüş. Daha kırılgan ve daha duygusal olan Hüsrev Hatemi aşklarını da, çok beğendiği yeşil kazağını da, taş plaktan ilk dinledikleri o hüzünlü şarkıyı da, Rita Hayworth'ı da, daha dışa dönük ve kendisinden 15 dakika büyük olan abisi Hüseyin Hatemi"ye kaptırmış.

ORTAK BİR DİLLERİ VAR

Röportaja biraz geç kalan Hüsrev Hatemi'nin buluşma mekanı Pan Yayıncılık'a gelişinin ardından, kardeşler arasında yaklaşık 10 dakika süren keyifli bir sohbet başladı. Bu hasret giderici diyalog üzerine uzun zamandır görüşmediklerini düşündük ama Hüsrev Hatemi, iki günde bir görüştüklerini belirtti. Birbirleriyle konuşmayı çok sevdikleri söyleyen Hüsrev Hatemi, insanların arasına karıştıklarında, başkaları anlamasın diye burundan konuştukları 'ortak bir dil' kullandıklarını da söyledi.

BİR YEŞİL SUETER HİKAYESİ

Lise ikiye kadar pek çok ikizin kaderinde olduğu gibi birbirine benzer kıyafetler ile dolaşmışlar. Kıyafetlerdeki renk farklılığı ise biraz da olsa içlerini ferahlatmış. Hüsrev Hatemi tatlı bir sitem ile kardeşine kaptırdığı yeşil sueterin hikâyesini şöyle anlatıyor. "Birader isyankâr olduğu için seçtiğini almaya çalışırdı. Birgün bize yeşil ve kırmızı sueter alındı . Yeşil olanı almak istedim ama o, yeşil benim diyerek bana vermedi." derken Hüseyin Hatemi araya giriyor ve "Kırmızı yezidi rengi olduğu için biraderin olsun dedim. " diyor ama Hüseyin Hatemi de sözünü bitiremeden Hüsrev Hatemi devam ediyor: "Büyük bir otorite ve kavgacılıkla aldı.

MARİA MONTEZ KAVGASI

Hüsrev Hatemi sueter gibi şarkılarını da kardeşinin sahiplendiğini anlatıyor. Hüseyin Hatemi ise "daima ben depresif şarkıları sevdim, o ise cafcaflı olanları" diyor. Bu sırada Hüsrev Hatemi araya giriyor ve durumun tam tersi olduğunu anlatıyor: "Eve basit bir taş plak serisi gelmiş. O gün ödünç olarak bir de gramofon getirilmiş. Gramofonu abim kuruyor ve ev halkı da dinliyor. "Ölürsem yazıktır sana kanmadan" ilk şarkı. İkimiz de vurulduk ama "Bu şarkı benim" dedi. Sonra ben, benim de olsun dediğim zaman üzerime yürüdü. Maria Montez için üstüme yürüdü. Rita Hayworth benim dedi."

AYNI KIZA AŞIK OLDULAR

Peki aşklarınızı da kaptırtınız mı diye sorduğumuzda ise Hüsrev Hatemi'nin içinde nice kayıp aşk öyküleri olduğunu öğrendik. Aşık olduğu kızlara kardeşinin nasıl sahiplendiğini ise gülerek şöyle anlatıyor Hüsrev Hatemi : "İlkokulda aynı kıza tutulmuştuk. Kız bizim arkamızda oturuyordu. Birgün Hüseyin bir iskemle buldu ve onun sırasına beşinci kişi olarak oturdu. Bizim otoriter hocamız ses çıkarmayınca ben şaşırıp kaldım. Sene sonuna kadar beş kişi oturdular. Son sınıfta da yine ikimiz aynı kıza tutulduk ama yine birbirimize açıklayamadan geçti."

Biraderlerin dipnot atışması

Hüsrev Hatemi: Biraderimin kitaplarındaki uzun dipnotlara gıcık oluyorum.
Hüseyin Hatemi: Bunu söyleyen birader, kendi şiirlerine dipnotu koyuyor.
Hüsrev Hatemi: Ben Atilla İlhan gibi kitabın arka sayfalarında meraklısı için not bırakıyorum.
Hüseyin Hatemi: Temelde bir görüş farklılığımız yok ama ben biraz daha selamun aleykum kör kadı ûslubundayım. Taviz vermem. Biraz daha köşeli olurum. Birader biraz daha nazik ve idare eder. En uzun küslük süresi çok lüzumsuz bir sebepten çıktı. Hüsrev'in evliliğine yakın bir zamanda inatlaştık ve bir ay konuşmadık. Dini bilgimizde her ikimizin de en fazla etkisi olan babaannem. O çok samami ve çok duygulu bir dindardı. Annemiz de öyleydi.

ŞİİRLERİMDE PEYNİR FİYATINDAN BAHSETMEM

İkizler birbirini kızdırmaktan çok hoşlanıyor. Hüseyin Hatemi kardeşinin daha duygusal olduğunu ve kendisini üzen olaylar karşısında başı ağrıdığı için erkenden yatağa gittiğini anlatıyor. "Şiirleri de buyüzden daha sırılsıklamdır" diyen Hüseyin Hatemi'nin bu sözlerinin altında kalır mı biraderi? Hemen kardeşine "Tabii ben şiirlerde peynir fiyatlarından bahsetmem. Şiir dediğiniz benimki gibi olur " diyor.

BEN OLMAK İÇİN FARKLI MESLEK

Hüsrev Hatemi kardeşi gibi hukuk okumak istemiş ama kendisinden önce bu meslekte karar kılan Hüseyin Hatemi bu fikre karşı çıkmış. Bunun sebebini ise sürekli 'siz' diye hitap edilmekten kurtulup, 'biz' gerçeğini de yok etmeden iki yeni 'ben' yaratmak olarak açıklıyor Hatemiler. Kardeşler, bizliğin %40'ında başlayan benliği, şimdi %70 oranına çıkardıklarını söylüyorlar. Hüsrev Hatemi %30 bizlik kaldı. Zaten bu kadarını istemiştik.Özlediğimiz kadar grafik indi " diyor.

BABALARININ 'GANDİ'LERİ

Güney Azerbaycan'da Osmanlı'nın Dilmanda'ki fahri konsolosluğunu üstlenen bir babayla, ev hanımı bir annenin çocukları olarak 1938'de İstanbul'da dünyaya gelmiş Hatemi kardeşler. Hatemileri, babaları zayıf ve esmer oldukları için Gandi diye çağırırmış.

Yüzde 70 farklılık yüzde 30 benzerlik

FARKLI TARAFLARI

  • Hüsrev Bey biraz sinirli gibi görünüyor. Ama Hüseyin Bey bu soruya, "Aslında ben daha sinirliyim. Ama birader emekliliğe alışamadığı için öyle duruyor" cevabını veriyor.
  • Sanılanın aksine, Hüsrev Bey daha esprili. Buna karşılık Hüseyin Hatemi daha çok konuşuyor.
  • Hüseyin Hatemi, fikri sorulduğunda daha 'köşeli' cevaplar veriyor.
  • Hatemilere en çok sorulan sorulardan biri, "Kim daha yakışıklı" Hüsrev Bey bu soruya, "Tabii ki ben Ben cevabını veriyor."
  • Hüsrev Bey biraz daha kilolu. Yüzü daha geniş ve hatları daha yumuşak.
  • Hüseyin Bey daha 'popüler kültür'cü. Hüsrev Bey daha alaturka.
  • Hüseyin Hatemi'de daha bir 'abilik' görüntüsü var. (15 dakika önce doğduğu için olsa gerek)

    BENZER TARAFLARI

  • Temelde ikisi de aynı dünya görüşüne sahip.
  • Ses tonları ve konuşma stilleri hemen hemen aynı. İkisi de ağır ama düzgün bir Türkçeyle konuşuyor.
  • İkisi de yeşil süveteri kırmızı süvetere tercih ediyor.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi