T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 31 ARALIK 2005 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Dücane CÜNDİOĞLU

Hangi gerçeklik gerçek ki?

Yola çıkılacaksa, başka bir şey için değil; sadece, ama sadece "hakikate ermek için" yola çıkmalı.

Yola çıkmanın sebebine işaret etmek bakımından böyle bir açıklama ne denli parlak ve etkileyici bir gerekçe gibi görünüyor değil mi: "hakikate ermek için"?!?

Gerekçenin sıhhatini sınamak için soruşturmamıza önce 'için'den başlayalım:

Her 'için'in öncesinde bir 'niçin' vardır. Çünkü 'Niçin?' sorusu, herhangibir fiilin amacını öğrenmek maksadıyla sorulur: Niçin (Ne-için), yani ne'den dolayı, ne amaçla? Şunun için, yani şu şey'den, şu amaçla.... yani hakikate ermek amacıyla...

Hakikate ermek, yola düşmenin amacı; bizzat hakikat ise, ermenin amacı... Hakikate ermek için yola düşüyorum; hakikate ise, hakikat için ermeye çalışıyorum. İmkânlarımı bilmek isteseydim, 'Niçin?' diye sormazdım; bilâkis bu durumda 'Neden?' ve 'Nasıl?' soruları, imkânlarımı öğrenmek bakımından yeterli olurdu. Çünkü doğru cevapları aldığım takdirde, kendimi, ilkinde 'maddî' (material), ikincisindeyse 'sûrî' (formel) sebeple karşılaşmış sayardım. Oysa eylemimin asıl sebebi (=amaç), eylemin arkasında değil, önünde...

Demek ki her 'için' kaydıyla bir 'niçin'e cevap vermiş ve böylelikle farklı türden bir sebebi açıklığa getirmiş oluyorum.

'Ermek' fiili, en kaba hatlarıyla "varmak, ulaşmak, kavuşmak" mânâlarına gelir. 'Eren' ve/veya 'ermiş' ise, amacına varan, ulaşan, kavuşan kişinin sıfatı... "Er, erkek, ergen" de kezâ niçin bu kökten türediğini kolayca tahmin edebileceğimiz sözcüklerden. Unutulmamalı ki bu sözcüğün kökeninde, bir de 'olgunlaşmak' (kemâle varmak) mânâsı bulunuyor; yani amacına ulaşmış, varmış olmak...

Acaba 'ermek' fiili ile "varmak, ulaşmak, kavuşmak, olgunlaşmak" fiillerinin anlamı arasında ne tür bir alâka var? 'Varmak' fiili, aslında var(lık) sözcüğünün kökenidir. Çağatayca'da 'barmak' şeklinde telâffuz edilir. Nitekim 'barış-mak' (=varışmak) sözcüğü de "iki şeyin birbirine varması, kavuşması" anlamında buradan türer. 'Ulaşmak' ve 'olgunlaşmak' sözcüklerindeki 'ol-mak' anlamını görmek içinse, sanırım çok çabalamak gerekmez.

Bu bağlamda belirtmemiz gerekirse, 'ol-mak' sözcüğünün Çağatayca'daki karşılığı da 'bul-mak'tır. Bu kelimenin "varmak, ulaşmak, kavuşmak" anlamına geldiğini göstermek için çok gezinmemize lüzum yok. Dileyenler, "Yaş yetmişi buldu' cümlesini, kolaylıkla "Yaş yetmişe vardı/erdi/ulaştı/kavuştu" veya "Yaş yetmiş oldu" formlarına dönüştürebilirler.

Hakikat'in 'ermek' ve 'bulmak' fiilleriyle bağlantısı -hiç değilse bir nebze- açıklık kazanmış olmalı.

Bu noktaya kadar yanılmıyorsam, şu önermemde de yanılmıyorum demektir:

- "Hakikati bulmak"la, "hakikat olmak" (hakikat haline gelmek) aynı şeydir. Adı üstünde, bu, benim önermem; yani soruşturmamın henüz başındayken erdiğim (vardığım, bulduğum, ulaştığım) bir yargı ifadesi. [Önerme'nin, proposition'a karşılık türetilmiş kifayetsiz (uyduruk) bir sözcük olduğunu biliyorum. Güya 'kaziyye' (müstakil "yargı cümlesi') karşılığında kullanılıyor; oysa 'mukaddeme' (=öncül) karşılığında kullanılması gerekirdi. Bu bakımdan bu sözcüğün, her defasında 'öneri' (teklif) sözcüğüyle karıştırılması kaçınılmaz!]

Şu 'hakikat' de ne ki?

Evet, bugün Batı dillerinde "truth, wahrheit, vérité" sözcükleriyle karşılanan 'hakikat' ile ne kastedilmektedir; ki bazıları "kendisine ermek için" yola çıktıklarını bu kadar gururla (!) ifade edebiliyorlar?!?

Acaba bu 'hakikat' sözcüğüyle ile kastedilen, 'gerçek' mi, yoksa 'doğru' mu? İkisi de değil; zira 'gerçek' veya 'doğru'nun karşılığı, en azından ilk elde, 'hakikat' değil, 'hakk'! Kimbilir belki de bu durumda kastedilen, 'gerçeklik' veya "doğruluk'tur!

Gerçek'e veya doğru'ya varmadan, gerçeklik ve doğruluk hakkında sağlıklı ve güvenilir bir açıklamaya ulaşacağımdan emin değilim. Çünkü ya biri çıkıp da "Hangi gerçeklik gerçek ki?" diye sorarsa, işte o zaman ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Doğrusu, hakkı bilmeden hakikati bilebilir miyim, onu da bilmiyorum. Sözcük analizlerinden hareketle hakikat'e baracağını sanan, bu çabaları sonucunda hakikatin de kendisine baracağını sanır. Oysa sözde barışlarla hakikat bulunmuş olmayacağından, sizi bilmem ama, ben kendi hesabıma yeniden yolun başına dönmek zorundayım.

"Hakikat benim!" deseydim, elbette gocunurdum; dediğim sadece şu: "ben Hakikatim!"

Ey tâlib, sakın ha, Hakikat'e dahil olmaktan korkma, bilâkis Hakikat'e sahip olduğunu vehmetmekten kork!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi