AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Az kalsın boşuna demokratikleşmiş olacaktık!

Avrupa Birliği'ne 'tam üyelik'le ilgili müzakerelerin başlaması ile ilgili öylesine kritik anlar yaşadık ki, ödümüz koptu. Neredeyse, 42 yıllık rüya, Avusturya'nın bilinç altındaki "Viyana kuşatması" kompleksi yüzünden yerle bir olacaktı. Ankara-Lüksemburg diplomasi hattı gerildi, gerildi ama neyse ki kopmadı.

Ve Türkiye'de bir siyasi iktidar ilk kez, geçmiş deneyimleri de doğru değerlendirerek 'masadaki diplomatik direnişi' başarıya dönüştürebilmiştir. Bu gerçekten çok önemli, çünkü biz bütün ödevlerimizi yaparız, ama nedense hep masada kaybederiz. İşte şimdi, özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün muhteşem performansıyla ilk kez bu geleneği tersine çevirmeyi başarmış bulunuyoruz.

Ayrıca AK Parti iktidarı da, zaman zaman önemli sorunlar karşısında 'siyaset üretememe' ve kritik dönemlerde başarılı bir 'kriz yönetimi' gösterememe gibi ciddi eleştirilere muhatap oluyordu. "3 Ekim miladı", AK Parti açısından da bir kriz yönetimi becerisinin ve 'yüksek siyaset' başarısının tescili olmuştur.

3 Ekim'le birlikte birlikte, 'Avrupa camiası'na sahiden ayak basmış bulunuyoruz. Önümüzde zor ve uzun bir yol var, ama artık buradan dönüş yok. Şimdi "mutlu son" üzerinden konuşmak, yorum yapmak kolay. Peki ya işler başka türlü sonuçlansaydı, mesela Abdullah Gül'ün uçağı hiç havalanamasaydı...

Hiç düşündünüz mü, 3 Ekim'de ipler kopsaydı ve Viyana kapılarından bir kez daha geri dönseydik ve "Tüh be, bu kadar demokratikleşmeyi boşuna mı yaptık!" demek zorunda kalsaydık neler olurdu bu ülkede? Ben düşündüm ve tüylerim diken diken oldu.

Sakın 'demokratikleşmenin kime ne zararı var', 'demokrasiden kim ölmüş' demeyin... Eğer 3 Ekim'de AB kapıları yüzümüze kapansaydı, bu 'demokratikleşme'nin çok zararını görürdük çok... Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin bütün "ulusalcı" güçleri, "Kızıl Elmacılar", "laikçiler", "derin statükocular" ellerini ovuşturarak bekliyorlardı. Hep birlikte "canımıza okumak" için köşe başlarında "demokratikleşme yanlıları"na karşı sürek avına hazırlanıyorlardı.

Eminim ki, eğer 3 Ekim 'mutlu son'la bitmeseydi, bugüne kadar atılan demokratikleşme adımlarını burnumuzdan fitil fitil getirirlerdi... Düşünebiliyor musunuz, henüz tek tek bütün kurumlarında zihniyet anlamında demokratikleşmeyi başaramamış bir ülkede, bir de Avrupa Birliği işleri "sakata" gelseydi neler olurdu... İnanın, yakamızdan tutar "ulusalcıların" köhnemiş duvarlarına çarparlardı kafalarımızı...

Neyse ki, demokrasi kazandı, Türkiye'nin pencerelerini dünyaya kapatmak isteyen statükocuların hevesleri kursaklarında kaldı.

Hülasayı kelam, müzakere işini tatlıya bağladık, kurtulduk. Az kalsın, boşu boşuna demokratikleşmiş olacaktık!..


5 Ekim 2005
Çarşamba
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED