AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Hayır, ölü çocuklara bakamayız!

Yıllardır Filistin'de yaşananların üstüne bir de şu son iki yılda, hemen yanı başımızda, Irak'ta olup bitenler insanın hayata ve insana dair beslediği tüm umutları yerle bir etmeye yetiyor. Irak'tan gelen her haber, hayatta karşılaşılan, tanık olunan, kahredilen her ne varsa dert tasa hanesine yazılı, hepsini birden bire lüzumsuz, kıldan tüyden, keyfe keder dertler mertebesine indirgeyiveriyor. İnsana duyulan inanç, zorbalığın karşısında bir kez daha ve ne çok sarsılıyor.

11 Eylül'ün açık hıncı, petrol kuyularına ve Ortadoğu'ya sahip olmanın gizli hırsıyla işgal edilen Irak'ın dört bir yanından yükselen feryat sesleri, ölüm, yağma ve aşağılama haberleri, iliştirilmiş gazetecilerin süzgecinden geçse de, iki yıldır aksamadan ulaşıyor Irak'tan yükselen dumanın boğduğu dünyanın gündemine. Dünya tenezzülsüz akrobasi yapıyor, göz gözü görmüyor ama insan kalmayı başaranların kalbi bu acıyı tanıyor. Acıyor.

Geçen yıl Ebu Gureyb hapishanesinden ortaya saçılan, başrollerinde ABD'li askerlerin rol aldığı, Iraklıların figüran olarak kullanıldığı insanlık dışı muamelenin pisliği temizlenmemişken; Iraklıları soyup üst üste dizerek piramit oluşturan ABD'li askerlerin avukatının akıllara ziyan "bu işkence değil, ABD'nin her yerinde futbol maçlarında amigo kızlar da böyle piramitler kuruyor" savunması unutulmamışken; Felluce'deki sünni Araplara yapılan soykırımın hesabı sorulmamışken şimdi Tel Afer'den geliyor aynı katliamın sahnede olduğu haberleri. ABD askerleri, Irak ordusu, Kürt güçleri ve Şii Bedir Tugayı elbirliğiyle Türkmen şehri Tel Afer'i yok etmek için uğraş veriyor. Mekanlar, şehir adları, kurbanların mezhebi, zulmün niteliği değişiyor ama katliam ve amaç değişmiyor. Kaybeden sadece ve sadece, hayat ve insan oluyor.

Bir hafta önce Musul'da, annesinin karnında kurşunlanan sekiz aylık bir bebeğin; iki ay önce Bağdat'ta, kendilerini hedef alan hain bir oyunun kaybedeni 32 çocuğun; bu hafta içinde yine Bağdat'ta üst üste patlayan bombaların hayatlarını söndürdüğü 152 Iraklının birer insan, can olarak değil de rakam olarak telafuz edilmesi, egemen gücün dolaşımdaki dili de ele geçirdiğinin, 'Hayat'ın ve elbette 'İnsan'ın kaybetmekte olduğunun işareti değil midir?

Irak'ta öldürülen çocukları, onların ölü fotoğraflarının internet sitelerinde yayınladığını anlatan Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül soruyordu, birkaç gün önce: "Hiç birimiz o resimlere bakamayız, değil mi?"

Hayır, bakamayız.

Fırat kenarında kaybolan bir koyunun hesabının bile kendisinden sorulacağı korkusuyla uykusu kaçan Hz. Ömer'in kalbindekine iman edenler olarak, Irak'ta kaybettiğimiz çocukların ölü yüzlerine nasıl bakarız? Kendimizden, insanlığımızdan utanırız. Sıkışır Ömer öfkesiyle kabaran kalbimiz, o çocukların yüzlerinin aydınlığından kamaşır gözlerimiz. Kör oluruz. O resimlere gözlerimizle değil, ancak ve -kaldırabiliyorsa eğer bu yükü- belki kalplerimizle bakabiliriz. Zalime dilimizle, kalemimizle ve illaki kalbimizle buğz etmekten başka ne yapabiliriz?


17 Eylül 2005
Cumartesi
 
FADİME ÖZKAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED