|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Merakla bekliyoruz! Kendisini "sol" diye pazarlayan bir dergi. İstiklal Caddesi'nde, kılıklarından üniversite öğrencisi olduğu anlaşılan satıcı çocukların elinde görüyorum bazen. Bir defasında merakıma yenilip satın aldım. Daha sonra adresime postalamaya başladılar. Sonradan kestiler, nedense... Lejandında "sol" yaftası bulunuyor ama, içeriğinden ve yazar kadrosundan da anlaşılacağı üzere anti-sol, anti-demokrat, anti-herbirşey bir dergi. "Kemalist dergi" diyorlar ya, kulak asmayın. Kemalizmin kıyısından bile geçmiş değiller. Çünkü, kemalizmle faşizm arasında basbayağı bir mahiyet farkı var. En iyimser yaklaşımla şunu söyleyebiliriz: Kendilerini kemalist sayan "anti-herbirşeyciler"in çıkardığı faşist bir dergi. Kendileri gibi düşünmeyen hemen herkes "düşman" ve "vatan haini." Demokrasiden hoşlanmıyorlar. Parlamento, kuvvetler ayrılığı ilkesi, demokratik kurumlar, hepsi boş... Biricik yönetim sistematiği faşizm, biricik siyaset aktörü ordu. Ordunun "modernleştirici ve çağdaşlaştırıcı" rolüne darbe vuran, dolayısıyla Türkiye'yi "karşı-devrim sürecine" sokan siyaset kurumundan hiç hazzetmiyorlar. Silahlı Kuvvetler yönetime el koymalı, parlamentoyu kapatmalı, çok partili sisteme son vermeli, hemen bir "kurucu meclis" oluşturmalı ve Türkiye'yi yeniden devrim rotasına sokmalı. İlginç ve zengin sayılabilecek bir yazar kadrosu var; mütekait bürokratlar, yeteneksiz ressamlar, üçüncü sınıf romancılar, tescilli provokatörler, hangi üniversitede çalıştığı belirsiz akademisyenler, sağdan ve soldan öğrenciler. Bir ara anti-semitizme dökmüşlerdi işi... Şimdilerde, Kürt-Türk ayrışmasını körükleyen yazılar yayımlıyorlar. İşte bu dergiden örnek bir okuma parçası: "Türk, Kürt dizisi izlemez. Kürtçe müzik dinlemez. Kürtçe müzik çalan barlara gitmez. Kürtçe konuşulan minibüse binmez. Kürtçe kaset satan dükkandan alışveriş yapmaz. Türk'ün damak tadı, Kürt yemekleri ile yer değiştirmektedir. Türk'ü kebaba, lahmacuna mahkum eden anlayışla mücadele edilmelidir. McDonalds'lar ne kadar tehlikeli ise Kürt mutfağı da o kadar tehlikelidir. O nedenle Türk, Türk mutfağına sahip çıkmalı, başka şeyler yememelidir. Her şeyden önce Türk üremelidir. Artan her bir Türk bebesi, bizi Ergenekon'dan çıkartacak bir kurtarıcıdır. (...) Kimileri kabul etmese bile, ben Kürdüm diyen herkes, potansiyel bir PKK'lıdır." Bir keresinde de "Ordu Göreve" diye manşet atmışlardı. Savcılık soruşturma açmıştı. Sonradan öğrendik ki, savcı "Ordu Göreve" kışkırtmasında suç unsuru bulamamış. Derginin editörü (aynı zamanda yukarıdaki "okuma parçası"nın yazarı) bunu bir müjde gibi duyuruyordu. Bir de iddiası vardı: "Rektörler yürüyüşündeki 'Ordu Göreve' pankartı için de aynı karar çıkacak." Rektörler yürüyüşündeki pankartın akıbetini bilmiyorum; muhtemelen "takibatsız" kalmıştır. Bakalım, değerli hukukçu Yekta Güngör Özden'in, "Çocuklar haklı ama tepkileri yanlış" diyerek anlayışla karşıladığı "çocuklar" bu kez nasıl kurtulacak! Biliyorsunuz, TCK'nın eski 312'ye karşılık gelen 216. maddesi, "Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden" kimseleri, "açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde", bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıyor. Tabii, çocukların yaptığını anlayışla karşılamayanlar da var. Bedri Baykam, örneğin, sözkonusu yazıdaki bazı cümlelerin Kürt-Türk gerginliğine yol açabilecek nitelikte olduğunu, böyle bir yazının altına imza koyamayacağını, çünkü bu yazının Atatürkçülük anlayışına ters düştüğünü söylüyor. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek de, bu olayın cehaletten kaynaklanmadığını, tam tersine bilinçli ve belirli çevrelerin Türkiye'de bir Türk-Kürt düşmanlığı yaratmak için oynadığı oyunlardan biri olduğunu iddia ediyor. Bakalım "hukuk" ne diyor! Merakla bekliyoruz.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |