|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Mehmet Ali Birand "Bulaşık yıkayarak stress atıyorum" diyor... Bu aralar stressi çok daha fazla. Herhalde bulaşık yıkama işi daha da yoğunlaşmıştır. Bir televizyoncu ile karşılaştım. Üç programın yapım ekibinde yer alıyor. İnanılmaz biri. Çok geniş ufukluymuş. Devamlı görüntü izliyor, hiç durmadan yazıyor. Bu işi 24 saat yapıyor görünüyormuş.. Uyuduğunu gören olmamış. Kendisiyle muhabbet ederken bile bir taraftan benimle konuşuyordu, diğer taraftan araya sorti yapıp birşeyler soranlara cevap yetiştiriyor, aynı zamanda da hiç durmaksızın yazıyordu, yan gözle de kaset izliyordu. Acaipti. Bir ara telefonu çaldı. Karşısındaki ile konuştuktan sonra heyecanla bağırdı "Çabuk bir kameraman, kamerasını da alıp gelsin" diye... Müthiş bir telaş yaşandı, bir dakika içinde kamera hazır hale geldi. İçeriye bir kadın girdi, elinde bir sepet vardı. Sepetin içinde de iki aylık bir bebek. Ardından bir başka kadın daha içeri girdi. Onun da elinde bir sepet vardı. Ve o sepetin içinde de bir başka iki aylık bebek.... Kamera ışıkları yandı, ortalık karıştı, bizim eleman gitti öndeki bebeği kucağına alıp hasretle öptü de öptü. Ardından onu sepetine koydu, diğer sepetteki bebeği kucaklayıp sarıldı da sarıldı. Uzun süre kokladı. Tüm bu olanlar saniye saniye çekildi. Acaba dedim, dizi film mi çekiliyor. Maalesef dizi değil, hayatın ta kendisiymiş. 24 saat kaset izleyip yazan arkadaşıma iki ay önce doğan ikiz bebeklerini getirmişler. Görsün diye... çünkü uzun süredir göremiyormuş. Ailesi Sarıyer'de oturuyormuş, kendisi Levent'te çalışıyor, işyerinden hiç çıkamıyormuş. Çok yoğunmuş.... Üzerindeki elbise kirlendiği zamanlar bile cebinden para çıkarıp, birilerine en yakın yerden üç-beş tişört, bir iki pantolon aldırıyormuş. Bebeklerini de onbeş günde bir görüyormuş. Göremediği zamanlarda çektirdiği kasetten izleyip özlem gideriyormuş... Eşi ve kayınvalidesi iki haftada bir sepetle işyerine getirip koklattırıyormuş. Hatta ve hatta bebekleri doğduğu gün bile işyerinden ayrılamamış, kaset izleyip saatlerce yazmış, hastaneye geç gitmiş. Günde 35-40 tane nescafe içiyormuş, herhalde uykusuzluğu böyle yeniyor. Muhabbet ederken bir ara bana döndü "Bekir abi, bir şey yapacaktım ama unuttum, neydi" diye yüzüme bön bön baktı. Aradan yarım saat geçti, "Buldum" diye yerinden fırladı. Tuvalete gitmesi gerekiyormuş, unutmuş... Buraya kadar yazdıklarımda tek satır yanlış varsa ne olayım. Adı ne diye soracak olursanız... Yazayım dedim, izin vermedi. Kim olduğunu bu piyasada bilen biliyormuş. Adam acaip haber yahu! Ben bulaşık yıkayan M.Ali Birand olsam, 32. Gün'e haber yapardım onu... İlginç bir dosya olurdu. Bir süre önce Can Dündar "Haber saati çocuklarımın banyo saatine denk geldiği için Show TV'nin anchormanlık teklifini reddettim" diye yazmıştı. Televizyonculuk işte böyle ilginç bir meslek... Kiminin çocuklarıyla banyo yapma fırsatını elinden almaya kalkar. Kiminin çocuklarını sepete koydurup iki aylıkken işe gönderir... Kimine de bulaşık yıkatır... Neyse işim var, ütüye girmem gerekiyor. Hoşçakalın!...
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |