AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Hayata anlam katmak

Dün kutsal topraklarda, uzun zamandır unuttuğum bazı güzellikleri yeniden hatırlama fırsatı buldum.

Modern dünyanın karakteristiklerinden birisi hız, diğeri ise dünyevileşmedir. Değişimin sürati ve dünyevileşmenin boyutları insanı çepeçevre kuşatıyor.

Bu kadar hızlı dönen ve önüne kattığı herşeyi alıp sürükleyen dünya hayatında insanın kendisini, hedeflerini, önceliklerini sürekli gözden geçirebilmesi ise hiç de kolay değil.

Bu yüzden modern dönemin en önemli sorunlarından birisi "hiçlik" duygusuyla yoğrulan amaçsız insanların yaşamın gayesini sadece yaşamak olarak bilmesidir.

Oysa hayatı devam ettirme gayreti, hayatın anlamı ve amacı olamaz.

Kalabalıklar içinde yalnızlık, yoğunluk içinde boşluk, meşguliyet içinde lüzumsuzluk hissine kapılan modern insanın bir durup düşünmesi, zaman zaman "ne oluyor, nereye gidiyorum" demesi gerekiyor.

Değerleri ve idealleriyle hayatını şekillendirmeyen insanın durumuyla kutsal hiçbir amacı olmayan insanın durumu aynı olumsuz noktada buluşuyor.

Değerden azade ve amacını yitiren bir hayat tek kelimeyle "anlamsız" bir hayat oluyor.

Varoluş gayesini yitiren insanın yeniden hayatın anlamını ve amacını idrak etmesi, yörüngesini yitiren insanın yeniden rotaya girebilmesi için bir "sorgulama", bir "muhabese" gerekli oluyor.

İşte kutsal mekanların ziyaret edilmesi böyle bir "yeniden diriliş"e sebep oluyor.

Kâbe önünde durup tefekkür etmek, kutsal bütün çağrışımları bir yana, modern dünyanın keşmekeşi içinde boğulan ve lüzumsuz bağlarından kurtulamayarak tefekkürden kopan insan için iyi bir "soyutlanma" ve yeniden "özüne dönme" fırsatı veriyor.

Peygamber Efendimiz'in "Suyun kiri yıkadığı gibi, hac da günahları yıkar" diye buyurması gibi Kâbe etrafında tavaf yapan insan da dünya kazuratından temizlendiğini hissediyor.

Bedendeki bütün giysilerden soyunup yerine iki parça beyaz havlu alıp ihrama giren insan, "her şeyi geride bıraktım" diyerek Maliki'ne yöneliyor.

İnsanın kendisini yaratandan uzaklaşması, kopması ne acıdır. Oysa bu muhabbet, bu ilişki, bu bağdır insanı şerefli hale getiren, yükseklerin yükseğine çıkaran, ona en büyük lezzetleri yaşatan…

Bir olana varma anlamına gelen tavaf, bu yüzden kesret içinde boğulan insanı yeniden vahdete ulaştırıyor.

Bugün olması gereken insanı kesretten vahdete ulaştıracak "hatırlatıcı"ların günlük yaşam içinde yaşatılabilmesidir. Atalarımız boşuna mezarlıkları evlerinin yakınlarına yapmamışlar. Ve boşuna dünyevileşmeyi amaç edinen modernleşme mezarlıkları şehir dışına çıkarmamış. Lezzet azalmasın, kaçmasın istiyorlar. Oysa biz biliyoruz ki, asıl lezzet bitmeyen, hesabını verebileceğimiz, meşru olan lezzettir.

Kesretten insanın tek başına çıkması, boğulmaması hiç de kolay değil. Bu yüzden İslam'ın sosyal boyutu, toplum içindeki dayanışma tarafı ihmal edilmemeli.


19 Eylül 2005
Pazartesi
 
YASİN DOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya
| Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık
| Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED