|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Eşlerden birinin, özellikle kocanın kaybolmasında, biri mefkudluk (mefkudiyet; bugünkü Türk hukukunda gâiplik), öbürü gâiplik (gaybûbet) olmak üzere iki kayıplık durumu vardır. Birinci durumu, Perşembe günkü yazıda ele almıştık. Bu yazıda ise, ikinci durumu ele almaya çalışalım. Evini terk ederek çekip giden ve yaşadığı bilindiği halde evine uğramayan, eşinden ayrı oturan, ayrı yaşayan ve uzak olan kişiye gâip adı verilir. Gâipliğin ortaya çıkardığı sonuçlar, eşlerin birlikteliği, nafaka temini ve boşanma sebebi oluşu açılarından tartışılmıştır. Terkin Boşanma Sebebi Oluşu
Hanefiler ve Şafiîler gâiplik durumunu, tefrik (mahkeme kararıyla ayrılma) sebebi saymamışlardır. Dolayısıyla bu yaklaşıma göre, gâip kocanın karısı, mahkemeye başvurarak, ayırma (tefrik) talebinde bulunamaz. Malikîler ve Hanbelîler ise, eşlerin birlikte yaşaması konusunda daha duyarlı düşünerek ve karının zarar görmesini dikkate alarak, gâiplik durumunda kolayca terkedilmiş olan karının ayrılık kararı için, şöyle bir sürecin işletilmesini savunmuşlardır: a) Yeri Belli Koca: Hanbelîlere göre, gâiplik için, ilim tahsili ve öğrencilik, askerlik, cihad gibi meşru bir mazerete dayanmadan, evi terk etmiş olmayı şart koşmuşlardır. Dolayısıyla onlara göre, kocanın eve dönmemekte kabul edilebilir bir mazereti varsa, karısı boşanma isteminde bulunamaz. Mazeretsiz olarak evini terk eden kimsenin yeri biliniyorsa ve karısı da tefrik talebiyle mahkemeye başvurmuşsa, hakim belli bir süre koyarak kocanın, ya evine dönmesini, ya da karısını yanına almasını bildirir. Belirlenen sürenin bitiminde, aynı durum devam ederse, hakim evliliğe son verir. b) Yeri Bilinmeyen Koca: Kocanın yeri belli değilse ve terk süresi Hanbelîlere göre altı ayı, Malikîlere göre bir yılı geçmişse, karının isteği üzerine, hakim tefrik kararı verir. Bu karar, Malikîlere göre bâin (yeni nikah gerektiren) talâk, Hanbelîlere göre ise fesih hükmündedir. Genelde Şafiî Mezhebini temel alan ve sistematiğinde Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi'nden esinle hazırlanmış olan Suriye el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye Kanunu/SAK (m.190), kocanın evi terketmesinin üzerinden bir yıl geçmesi şartıyla, ayrılık kararı verilmesini ve bunun dönüşlü boşama sayılmasını düzenlemiştir. Mısır, Ürdün ve Sudan kanunları da aynı hükmü benimsemiştir. Türk Medeni Kanunu'na göre (m.164), eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde, ayrılık enaz altı ay sürmüşse ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmışsa; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Mahpusluk ve Esirlik
Hanbelî fakihlerden İbn Teymiye, uzun hapislik (mahpusluk), esirlik beya benzer durumları da gâiplik gibi değerlendirmiştir. SAK (m.190), üç yıldan fazla hapis mahkûmiyetini de, gâiplik olarak değerlendirmiştir. 1917 tarihli olan ve 1926'ya kadar yürürlükte kalan, daha sonra Müslüman ülkelerde yapılan medeni kanunlara esin kaynağı olan Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi (HAK), koca savaşta kaybolmuşsa, savaşan tarafların ve esirlerin yerlerine dönüşünden itibaren bir yıl geçtikten sonra, hakimin ayırma kararı vermesini düzenlemiştir. Terk-Nafaka İlişkisi
Süre açısından Malikî Mezhebi'nin yaklaşımını tercih eden Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi, gâipliğin ayırma sebebi olabilmesini, nafaka temininin imkânsızlığı şartına bağlamıştır. Buna göre HAK, nafaka hakkının elde edilmesini imkânsız kıldığı için, evi terk etmeyi, bir tefrik sebebi olarak kabul etmiştir. (HAK, m.126) Hakim gerekli tahkikatı yaptıktan sonra, terkin üzerinden bir yıl geçmişse, tefrik kararı verir. (HAK, m.127)
|
|
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |