AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
ABD ziyaretinden geride kalan sorular ve cevapları

WASHİNGTON-NEW YORK

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Amerika ziyaretinden daha doğrusu ABD Başkanı George Bush'la görüşmesinden geriye bazı sorular kaldı. Aslında merak konuları ziyaretin haftalar öncesinden başlıyordu. En başta da "bu randevu nasıl gerçekleşti?" sorusuna cevap arandı. Randevuya ilişkin, gülünç sayılabilecek birçok iddia ve komplo teorisinin aksine, iki liderin önceki günkü buluşmasıyla ilgili gerçek düşünülenden daha basitti.

Brüksel'deki son NATO Zirvesi'nde karşılaşan Erdoğan ve Bush ayaküstü bir sohbet yaptılar ve Türkiye Başbakanı, ABD Başkanı'na ülkesi aleyhinde çıkan yorumlardan rahatsızlığını iletti. Bush da bunun üzerine Erdoğan'a, "Bu konuda benden ne yapmamı istiyorsunuz?" dedi. "Eğer Türkiye'ye gelmemi istiyorsanız geleyim, başka türlü yapmamı istediğiniz bir şey varsa onu yapayım…"

Erdoğan, "Sizin gelmenize gerek yok. Haziran'da ben zaten ABD'ye gideceğim, orada görüşürüz" dedi. Bush da "tamam iyi fikir" cevabını verdi. Randevu orada bu ayaküstü sohbette kesinleşti. Mektuplara, aracılıklara hiçbir zaman ihtiyaç duyulmadı..

Benim ziyaret boyunca cevabını aradığım soru ise, önce Gül-Rice sonra da Erdoğan-Bush görüşmelerinde Türkiye'den şikayette bulunulup bulunulmadığı; yani ABD medyasında yayınlanan ve bizde de taraftar bulan anti-amerikanizm konusunun masaya yatırılıp yatırılmadığıydı. İki görüşmenin de neredeyse bütün içeriği basına yansıtıldı ama buna ilişkin bir bilgiye rastlanmadı. Yani, cevap "hayır!"

Yani, aylardır konuşulan ve neredeyse Ankara-Washington ilişkilerin indirgendiği o konu, iki görüşmede de gündeme gelmedi. Sadece Rice, "İki müttefik ve dost olduğumuzu, ilişkilerimizin harika seyrettiğini halklarımızı da anlatalım" demekle yetindi.

ABD belki hala bazı konularda rahatsız ama en azından bu konudaki rahatsızlığın abartıldığı ortaya çıktı.

Böyle olduğu için de Erdoğan ziyaret boyunca sürekli olarak ilişkilerin normal düzende devam ettiğini, yeniden başlangıca gerek duyulacak bir gerilim olmadığını bıkmadan tekrarladı.

Zaten ziyaret de aslında birisi bu yaklaşımın savunan iki tezin çarpışmasıydı. Birinci tez, ziyaretin iki ülke ilişkilerinde yeni bir başlangıç olduğunu iddia edenlerin görüşüydü. Buna göre, işler bir süredir kötü gitmekte ve Erdoğan-Bush görüşmesi kötü gidişi durdurup "eski güzel günler"e dönüş için bir fırsat sunmaktadır.

İkinci tez ise, bunun zıddına işlerin zaten iyi olduğunu, ABD ile yeni bir başlangıç yapmaya gerek bulunmadığını iddia etmektedir. Sürece, "zaten devam etmekte olan iyi ilişkilerin güçlendirilmesi" tavrıyla yaklaşmaktadır.

Birinci tezin taraftarları ABD'deki think-tank kuruluşları, Türkiye'deki dostları ve hatta bürokrasinin bir bölümünden oluşuyor. Birçok ABD'li yetkili ve gazeteci de aynı yaklaşımın ortağı durumunda.

İkinci tezin ise, iki sözcüsü bulunuyor. Erdoğan ve Gül…Daha ilk andan itibaren sürekli olarak "abartmayın, bir mesele yok" noktasında ısrar ettiler.

Beyaz Saray'da dün gerçekleşen Erdoğan-Bush görüşmesinin sonunda işlenen tema da böyleydi. Tıpkı bir gün önce Gül-Rice görüşmesinden sonra Dışişleri Bakanı'nın ısrarla sergilediği tavır gibi.

Aslında, hangi tezin doğru olduğunun da sonuçlar açısından fazla bir önemi bulunmuyor. Erdoğan ihtiyaç duyduğu fotoğrafı aldı; Bush da Türkiye'den beklediği söylem birlikteliğini büyük ölçüde sağladı.

Cevap bekleyen bir soru da zaten ortak söylem konusuyla ilgili… Türkiye'nin özellikle Suriye olmak üzere ABD'nin hedefi olan komşularıyla ilişkilerinin nasıl değerlendirileceği merak ediliyordu. Şimdiye kadar bu Washington için büyük bir problemdi ve ambargonun delinmesi olarak görülüyordu. Erdoğan, Beyaz Saray'da bu konuyu uzun uzun anlattı. Özetle, ABD bölgenin demokratikleşmesini istiyorsa Türkiye'nin girişimlerinin bir avantaj olduğunu söyledi. Başbakan'ın yaklaşımının tepki görmek bir yana, olumlu bulunması da ziyaretin meyvelerinden birisi sayılabilir.

Erdoğan, Beyaz saray dönüşü basının karşısına çıktığında da kısa süre sonra Lübnan'a yapacağı ziyaretin öneminden bahsetmeyi de ihmal etmedi.

ABD ziyareti, Türkiye'nin Ortadoğu'daki aktivitesini daha da artıran bir sürecin başlangıcı olursa kimse şaşırmasın…


Annan'ıın zor seçimi…

Başbakan Erdoğan, dün de New York'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la görüştü. Annan, Türkiye'den gelen yeniden çözüm yolunun açılması baskısıyla, Rum Kesimi'nin işi yokuşa süren tavrı arasında zor durumda. Erdoğan, BM Genel Sekreteri'nden hiç olmazsa Kıbrıs referandumundan sonra hazırladığı raporum BM Güvenlik Konseyi sürecine girmesini sağlamasını istedi. Bu gerçekleşirse, en az KKTC'ye doğrudan uçuşlar kadar önemli bir etki sağlayacaktır. Ancak, yalnızca Annan'ın gücü bunu sağlamaya yetmiyor. Kıbrıs konusunda pazarda üç güçlü unsur çarpışıyor. BM, AB ve ABD… İlk ikisinin eylemsizliğinin yanında ibre giderek üçüncüden yana kayıyor.



10 Haziran 2005
Cuma
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED