AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Söz konusu kişiler 'Yargıç' olunca insan üzülüyor tabiî ki...

Üzerinden epeyce zaman geçtiği için dava kapandı sanıyordum. Az zaman mı; Mart 2002'den Mart 2005'e kadar tam üç yıl geçmiş...

Meğerse dava henüz yeni, çok yeni kapanmış. Yıldırım Türker'in Radikal 2'nin son sayısında yer alan yazısından, davaya noktayı koyan Yargıtay kararının yeni açıklandığını öğrendim.

Yargıtay, 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Hürriyet yazarı Fatih Altaylı'yı bir zamanlar (18 Mart 2002) (belki de hâlâ devam ediyordur bilmiyorum) bir radyo kanalında yaptığı Babıali Yokuşu adlı programda Eren Keskin'e hakaret etmekten dolayı 593 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm eden kararını onamış.

Bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Altaylı, söz konusu programında, Almanya'da bir toplantıda "Türk askerlerinin kadınlara cinsel tacizde bulunduğunu söylediğinden" bahisle Eren Keskin hakkında (özetin özeti olarak) şu sözleri etmişti:

"Ben bu Eren Keskin'i ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam, namerdim... (...) Herhalde şunu demek istiyor. Eren Keskin, bana niye cinsel tacizde bulunmuyorsunuz, demek istiyor. Manyak mıdır nedir?"

Hatırlarsınız, zamanında bu lâflar üzerine epeyçe gürültü kopmuştu.. Konu tekrar gündeme gelince, yazılıp çizilenleri hatırlamak için internette küçük bir araştırma yapayım dedim ve içinde bu meselenin de geçtiği, Fatih Altaylı ile yapılan bir Nuriye Akman röportajı ile karşılaştım. Röportajın konumuzu ilgilendiren bölümünü aktarıyorum:

- "Erkeklik vurgusu neden bu kadar baskın dile getiriliyor sende?

- Hayır baskın dile getirilmiyor. Türkiye'de kadın hakları ile ilgili en fazla yazı yazan da benim; ama Eren Keskin gibi acayip insanlar yüzünden sıkıntıya giren de benim. Ne demişim, 'Gördüğüm yerde taciz etmezsem namerdim' demişim.

- Onu taciz etmen şart mı yani?

- Peki Eren Keskin, hanımefendi gibi oturmuş, çayını içerken, ben de bakmışım, bu kadının güzel bacakları var, ben de taciz etmezsem namerdim mi demişim, yoksa Eren Keskin Avrupa'da yalan söyleyerek, 'Türk ordusu binlerce kadını taciz ediyor' dedi diye mi demişim bunu? Bunların bütün derdi, kadın hakları ile ilgili..."

Neyse...Biz dönelim Yargıtay'dan çıkan karara:

Fatih Altaylı'nın mahkûmiyetinin onandığı kararda iki yargıç karara katılmayarak "Karşı Oy Yazısı" kaleme almışlar. Bu yargıçlardan birisi de kadınmış.Karara niçin mi katılmamışlar? Şunun için:

"Davacı, Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen bir toplantıda Türk Askerine hakaret teşkil edecek şekilde; 'Türkiye'de Askerler kadınlara cinsel taciz uyguluyor, sadece işkence olsun diye evli kadınlara bile bekaret testi yaptırılıyor' şeklinde konuşma yapmıştır. Davacı Avukat bir kişidir. Konuşmalarında gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekir. Türk kamuoyunun Asker konusunda çok hassas olduğunu da bilmesi gerekir. Davacı, bu konuşması nedeniyle dava konusu programda eleştirilmiştir. Eleştiri ağır da olsa davacı katlanmak zorundadır, zira bu konuşmaya kendi ağır kusuru ile sebep olmuştur. Şu durumda yayın hukuka aykırı değildir. Dava tümden reddedilmiştir. Yerel mahkeme kararının bozulması gerekir. Anlatılan nedenle, davanın kabulüne karar verilmesini yerinde bulmadığımızdan hukuka aykırılığı kabul eden çoğunluğun Onama kararına katılmıyoruz. 24.3.2005.)

Bu "Karşı Oy Yazısı", sizin açınızdan da, okuyan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını derin düşüncelere daldıracak nitelikte değil mi? "Her", yani "hukukun üstünlüğü" gibi bir ilkeyi kendilerine rehber edinmiş her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını.. "Karşı Oy Yazısı"na damgasını vuran dil ve zihniyet sizin açınızdan da endişe verici değil mi? Yanlış anlaşılmasın; Eren Keskin'i bir avukat ya da siyasi bir kişilik olarak hiç mi hiç beğenmeyebilir ve hatta hakkında hiç de iyi duygu ve düşünceler beslemeyebilirsiniz, o apayrı bir mesele... Davacının kişiliğini, fikrini ve eylemlerinin tamamını paranteze alarak karar verin: Bu "Karşı Oy Yazısı" sizde ne tür duygu ve düşünceler uyandırıyor?

Tamam, Altaylı'yı biliyor-tanıyoruz; tamam, onun özelliklerine benzer "yazı" ve "retorik" ustaları hakkında da biraz bilgimiz var... Ama "Karşı Oy Yazısı"nın müellifleri bambaşka, daha doğrusu bambaşka olması gereken kişiler değil mi? Onlar birer "Yargıç"; dahası onlar birer "Yüksek Yargıç".

Dolayısıyla, söz konusu kişiler birer "yargıç" olunca insan üzülüyor (hem de çok) ister istemez...


15 Haziran 2005
Çarşamba
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED