Islamaphobia (İslam düşmanlığı) Alman politika liderlerinden Merkel, Türkiye'nin tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklığının daha doğru olacağını söylerken demokrasinin Hristiyan öğretilere dayandığını, dolayısıyla Türkiye'yi AB'nin hazmedemeyeceğini söylüyordu.

Merkel, bu açıklamasıyla aslında bilinçaltındakini açığa vuruyor ve birçok batılının düşüncesini seslendiriyordu. Fransa AB Anayasası'nı reddederken de bu söylem kullanılmıştı. Avrupa'da demokrasi, insan hakları, özgürlükler, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele gibi konularda çok ileride görünmesine rağmen Merkel'in tavrından da anlaşılacağı gibi aslında korkunç bir ırkçılık hastalığına müpteladır.

Avrupa'nın bir kesimi her türlü ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı son derece duyarlı olmasına rağmen önemli bir kısmı da İslam veya İslam'la bağlantılı bir şey söz konusu olduğunda-AB Anayasası referandumunda görüldüğü gibi-ölçüsüz bir dini milliyetçilik duygusuyla hareket etmektedir. Aslında bunun tam adı Islamaphobia'dır. Islamaphobia terimi; İslam, Müslümanlar ve İslam Kültürü hakkında kişilerde varolan gerçek dışı korkuyu ve kini ifade etmek için kullanılan 1990'lı yıllarda ortaya çıkan yeni bir terimdir. Jeremy Seabrook ve Anya Rudiger gibi bazı sosyolog yazarlar 1990'larda önyargı ve ayrımcılıkta ırkçılıktan kültürel üstünlük ve ötekiliğe doğru bir kayma olduğunu tespit etmektedirler. Aslına bakılırsa bir fenomen olarak Islamaphobia İslam'ın genişleme dönemine kadar geri gitmekte, Haçlı Seferleri ile birlikte ise artmaktadır.

Islamophobia, Müslümanların bütününün veya çoğunun fanatik olduğu, Müslümanların diğer din mensuplarına veya Müslüman olmayanlara karşı şiddet içeren eğilimler taşıdığı, terörü desteklediği ve eşitlik, hoşgörü, demokrasi ve insan hakları gibi kavramları İslam'a karşı olduğu gerekçesiyle reddettiği inancını barındırmaktadır. Müslümanlar tek bir ırkı temsil etmediği halde yeni tür bir ırkçılık durumu olarak da görülmektedir. Bu yüzden bazı kişilerin zararlı tutumlarından dolayı bütün bir grup hakkında hüküm verilmekte ve hüküm genelleştirilmektedir. Özellikle 11 Eylül'den sonra Islamaphobia Batı dünyasında daha belirgin olarak görülmekte ve Müslümanlara potansiyel terörist gözüyle bakılmaktadır. Mesela Müslümanlara karşı en hoşgörülü sisteme sahip olan İngiltere'de bile durum böyledir.

İngiltere'de Leicester Üniversitesi'nde yapılan akademik bir araştırma 11 Eylül sonrası İslam'a ve Müslümanlara yapılan saldırıların arttığını ve İngiltere'de Islamophobia'nın yükseldiğini ortaya koymuştur. 1970'lerin sonlarında İslam'la şereflenen Yusuf İslam bile terörizme destek verdiği gerekçesiyle Ekim 2002'de Amerika'ya girmekten menedilmişti. Olay üzerine İngiltere'de yayınlanan iki ulusal gazete (The Sun ve The Sunday Times) Yusuf İslam'ın teröre destek verdiğini iddia ederek kararı destekleyen haberler yaptılar. Müslüman sanatçı bunun üzerine tazminat davası açtı ve bunu kazandı. Örnekler çok ancak örnekleri artırarak sinirlerinizi germek istemiyorum.

Batı ırkçılıkla mücadele ederken kendisi Müslümanlara karşı ırkçı bir tavır sergilemekten kaçınmalıdır. Avrupa ev ödevini iyi yapmalıdır: Avrupa'da ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı yapılan mücadele takdir edilmekle birlikte Müslümanlar, dini ayrımcılığa, dışlamaya ve aşağılamaya karşı etkin yasal önlemlerin alınmasını beklemektedirler. Bu nedenle, Avrupa Parlamentosu'nun Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Ortak Deklarasyonu,
• BM'nin her tür ırkçı ayrımcılığın yok edilmesi konusundaki konvansiyonu,
• Runnymede Raporu,
• Avrupa İnsan Hakları Konvensiyonu'nda (ECHR) yer alan 12. Protokol ve
• Irkçılığa karşı Avrupa Komisyonu'nun (ECRI) 5 numaralı politika tavsiyesinde belirtilen hususların hayat geçirilmesi lazımdır. Tabii son olarak Brüksel'de Türk hükümetinin girişimiyle Islamphobia (İslam düşmanlığı) ile mücadelenin karar metnine derc edilmesi Batı için olumlu bir adım olmuştur. Bu hususta Türk hükümetinin çabaları ise her türlü takdirin üstündedir.

RESUL TOSUN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan