|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
İnançsız insan, insansız toplum, toplumsuz da bilim ve teknoloji olmaz. İnanç insanın, insan toplumun, toplum da hayatın zenginleştirici kaynağı ve sürükleyici gücüdür. İnsan toplumla, toplum da kültürel, siyasal ve ekonomik boyutlarıyla hayatı kolaylaştıran bilim ve teknolojiyle ayakta kalır. Toplumların üretici gücü, misyon sahibi insan yanında, bilimsel çalışmaların ürünü olan teknolojik gelişmelere dayanır. Düşünce ve bilim dünyasının bütün insanlığı aydınlatan hiç batmayan güneşleri, iki dünyayı süreklilik ve bütünlük içinde alan Müslümanlar arasından çıkmıştır. Onlar için, varoluş ve hayatın olduğu kadar, düşünce ve bilimin de kaynağı tektir. İnanç, insan ve bütün boyutlarıyla hayat, o kaynakla anlam kazanır. Bütün insanlık, o kaynaktan gelmektedir, herkes bir gün o kaynağa dönecektir. Prof. Dr. İlhan Kutluer'in Prof. Dr. Seyyid Hüseyin Nasr'dan çevirdiği "İslam ve İlim" kitabında sürekli vurgulandığı gibi, İslam kültüründe geliştirilen bütün bilim dalları, bilginin Vahiy ile belirlenen hiyerarşisi içinde değerlendirilmişlerdir. Onlar Fritchof Schuon'un özetleyişiyle "Bilginin özü, Özün bilgisidir" diyerek, başka kültürlerden aktardıkları bilimleri, kendi kültürleri içinde özümsemiş ve içselleştirmişlerdir. Frankfurt kitap fuarında, Prof. Dr. Tahsin Görgün, Doç. Dr. Adnan Aslan ve Ahmet Murat Özel ile birlikte, Müslümanların bilim ve teknolojiye katkılarını Goethe Üniversitesi "İslam Bilim Tarihi Enstitüsü ve Müzesi"nde toplamayı başaran, Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca'yla görüşme fırsatı bulduk. Sezgin Hoca, uzun ve yorucu bir çalışma sonucunda, Müslümanların bilime katkıları olan kitapları, teknolojiye kazandırdıkları makina ve aletleri toplamış, başkanı olduğu enstitüde sergiliyor. Ben Sezgin Hoca ile ilk defa 1982 yılında "Faysal Ödülü" aldığında S.Arabistan'da karşılaşmıştım. Öğretim üyesi olduğum King Abdülaziz Üniversitesi'nde "Bilim ve Teknoloji" tarihine ilişkin bir konuşma yapmıştı. Müslümanlar bilim ve sanatı, bütün dallarıyla hiyerarşik bir bütünlük içinde aldıkları için, her konuya ilgi duymuşlar, hiçbir alanı boş bırakmamışlardır. Onlar tabiattaki uyum, düzen ve dengeyi topluma da yansıtmaya çalışmışlardır. Dünya bilim ve teknoloji tarihinde "Bilginin vatanı olmaz, nerede bulunursa alınır" diyen, Müslümanların vazgeçilmez bir yerleri vardır. Rönesans'tan sonra Avrupa'da büyük bir hız kazanan teknolojik gelişmelerin temellerini Müslümanlar atmıştır. "İslam Bilim Tarihi ve Müzesi"nde sergilenen kitap ve aletlerle açıkça ortaya konulduğu gibi, Batı dünyası, pekçok teknolojik yeniliği Müslümanlardan almış ve geliştirmiştir. Müslüman düşünürler, Mısır ve Yunan bilgi birikimini, İslam'ın ışığında yeniden üreterek, Tıp'tan Astronomi'ye kadar temel ve uygulamalı bilimlerin her dalında özgün ve çığır açıcı eserler vermişlerdir. Semerkant ve Buhara çevresinde yetişen İbni Sina, Biruni ve Farabi, Felse, Tıp, Astronomi, Matematik, Müzik, Edebiyat ve Sanat'ta düşünce ve bilim dünyasının hiç batmayan güneşleri olmuşlardır. Dünya düşünce tarihinde Farabi'nin adı Aristo'dan önce anılır. O, döneminin birikimini yansıtan Aristo'yu, didik didik ederek, bilgi hiyerarşisi içindeki yerine yerleştirmiştir. Farabi, Doğu ve Batı dünyası için Aristo'dan önce gelir. Dünya Aristo'yu onunla tanımıştır. Farabi "İkinci" değil, "Birinci" güneştir.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |