|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Fransa'da patlak veren Arap-Afrika kökenlilerin isyanını açıklamak için hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği "Fransız modeli" tanımı ilk bakışta isabetli gibi duruyor. Fransız modelinin özgürlükleri kısıtlayıcı Cumhuriyetçiliği hele jakoben geçmişiyle birleştirilince her şeyi izah edebiliyor. Üstelik yakın zamanlarda Fransa'nın devlet okullarında tesettürü yasaklamış olması, kimilerine göre "Paris intifadası"nı, tetikleyen temel nedenlerden biri olarak gösterilmesi akla yakın bir gerekçe gibi görünüyor. Oysa bu Avrupa ülkesinde başörtüsü yasağı ilan edildiğinde, bizdeki yasaklara Avrupai bir mesnet bulmakla sevinenlerin, bu günlerde Fransız modeline yükleniyor görünmelerini nasıl izah etmek gerekir?
Suçlu Fransız modeli mi?
Paris intifadasına gerekçe olarak Fransız okullarında başörtüsü yasağının neden olduğunu söyleyerek Fransız modelinin çöküşünü ilan etmek isteyenlerin bilinç altında Avrupa imajını/idealini kurtarmayı amaçladıkları rahatlıkla söylenebilir. Nitekim daha önceki gün açıklanan Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda Türkiye'deki başörtüsü yasağına hiç yer verilmemiş olması ironik bir durum sergiliyor. Fransız modelini bir anda başarısız ilan edenlerin Türkiye için bir kurtuluş gemisi gibi gösterilen AB modelinin Fransa'dan geri kalmayan duyarsızlığı konusunda ne düşündüklerini kaç kişi merak etmektedir acaba? Madem Fransız modeli özgürlükleri kısıtlayıcı, dışlayıcı ve tekelci bir vatandaşlık modeli üzerine kurulu ve dolayısıyla modernleşme açısından başarısız bir model o halde, Paris intifadasını tetiklediği düşünülen başörtüsü yasağı konusunda benzer tutumu sergileyen AB modeli üzerinde ne düşünülmektedir? Üstelik Paris'te yükselen alevlerin komşu Avrupa ülkelerine sıçradığı bir günde açıklanan AB ilerleme raporunda, AİHM mahkemesinin kararları ile onaylanan Türkiye'deki başörtüsü yasağına destek veren, perçinleyen sessizlikle Paris intifadası ve dolayısıyla "başarısız model" arasında tarihi, felsefi, siyasi anlamda bir ilişkinin olmadığını söyleyebilir miyiz? Fransız modelinin jakoben karakteri ile çok kültürlü toplum modelini dışlayan vatandaşlık tanımı arasında sıkı bir ilişkinin varlığı inkar edilemez. Bir İngiliz liberal siyaset geleneği karşısında Fransızların çok otoriter durduğu ayrıca bir gerçek. Genel Avrupalılık deneyimi ve kimliği bir yana her ulus ve kültürün kendi aralarında zaman zaman derinleşen farklılıkların olduğunu görmemek toptancı bir yaklaşım olur. Fakat sorun sadece bir modelleme sorunundan ibaret olsaydı 'Avrupa ideali' açısından durumu izah etmek nispeten kolay olacaktı. Bir medeniyet değişimini mümkün kılarak Türk toplumunun kültürel genlerini topyekün Batılı değerlere göre yeniden kodlamak isteyenlerle, AB'ye katılarak inanç özgürlüğünü memlekete taşımak hayalini kuranlar açısından Fransız modeline yüklenmek durumu kurtarmaya yetmiyor. Paris'te yakılan isyan ateşinin faturasını model sorunu olarak sadece Fransızlara kesmek olup bitenleri izah etmekten uzktadır. Olayların Fransa'da patlak vermesi bu ülkenin siyasi, tarihi, felsefi ve toplumsal özellikleriyle mutlaka ilişkilendirilmesi gerekiyor. Ancak dini özgürlükler ve 'öteki ile ilişkiler' konusunda Fransızlar ne Avrupa'da yalnızdır ne de diğerleri Fransızların sergiledikleri siyasal tavırdan tümüyle bağımsız modellerdir. Sorun Avrupa'nın öteki ile kurduğu daha doğrusu kuramadığı medeni ilişki sorunudur. Fransız örneğinde 'öteki'; genel anlamda eski kolonilerinden gelen Afrikalı ve Arap ama Müslüman, İngiliz için yine eski kolonilerinden gelen Pakistanlı, Bengaldeş'li ama Müslüman, Alman için 'kolonilerinden olmayan' ama Türk ve Müslüman kimliklerdir. Tarihsel ve felsefi olarak bakıldığında Avrupa'nın ötekisi Müslümanlar özelde de Osmanlı üzerinden Türklerdir.
Evrensellik iddiası
Sorunun temelinde, genel anlamda Avrupa kültürünün öteki ile bir arada yaşama deneyimine sahip olmaması; ilişkilerini ya dışlama ya da asimile etmek üzerinde kuruyor olmasıdır. Çok kültürlülüğü keşfetmesine rağmen söz konusu Müslüman kimliklerin tezahürü ve hayat alanı açılması söz konusu olduğunda dışlayıcılık kendiliğinden devreye girmektedir. Fransız modeli ne kadar dışlayıcı ise liberal modeller de asimilasyon yoluyla entegrasyona zorladığı için bir o kadar dışlayıcıdır. Baştan beri Fransız modelini örnek olan Türk batılılaşmasının merkezi ve tek tip vatandaş modelinde ve katı bir laisizm uygulamasında ısrarcı olması bu anlamda tesadüfi değildir. Bu eskimiş Fransız modelinin aşmak için gösterilen AB modeli ise temelde benzer tarihi ve felsefi süreçlerden geçerek oluşmuş siyasi yapılanmadır. Temel felsefesini demokrasi ve çoğulculuk gibi değerler üzerine kurma iddiasını taşısa da 'Avrupa fikri'nin ortak paydasını oluşturan 'öteki olarak İslam' karşısındaki tavırlarında seküler gerekçeler devreye girmektedir. Genelde Batılı gelişmiş ülkelerin özelde Avrupa'nın en büyük korkusu üçüncü dünyanın yani Fransız içişleri bakanını tabiri ile "ayak takımı"nın Avrupa sınırlarına kitleler halinde gelip dayanmasıdır. Avrupalıların gözünde, bugün Paris'te gördüğümüz, muhtemelen bir başka gün farklı Avrupa şehirlerinde yaşanacak olan isyan bir tür barbarların istilasıdır. Sanılanın aksine 68 ayaklanması gibi Avrupa'yı toplumsal olarak dönüştürecek genel bir sempati doğurmayacak, aksine ötekine yönelik bastırılmış öfke ve nefreti körüklemesi muhtemeldir. Bu isyan sadece Avrupalıların gördüğü kabusun gerçek olması değil, Avrupa idealinin ve değerlerinin evrensellik iddiasının da çöküşüdür. Tartışılması gereken husus Batının geliştirdiği ve evrensel olduğunu iddia ettiği değerlerin düşüncelerin ne kadar geçerli olduğu, bu iddiaların sonunun gelip gelmediğidir. Evrensel değer vaz' etmek bir ütopyadan ibaret değildir; felsefi olduğu kadar ekonomik, siyasal, toplumsal uygulamalarda da denenmeyi gerektirir. İşkenceyi yasaklamak gibi evrensel bir ölçüyü savunan Amerika'nın,bu uygulamayı desteklediği despot yönetimlerin gözetimi altında gerçekleştirmesinin evrenselliği ne kadarsa ötekini dışlayan, tek kültürlü ve tek boyutlu insanı öneren Avrupalı vatandaşlık ve kültür modellerinin evrenselliği o kadardır.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |