|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Fransa'nın başkenti Paris'te on gündür devam eden olayları anlamak ve bu gelişmelerden ileriye yönelik bazı sonuçlar çıkarmak herkes için büyük öneme sahip. Batı basını olayları açıklama hususunda farklı yaklaşımlar sergiliyor. Ortak kanaat Fransız Cumhuriyetçi sisteminin açık bir iflası olduğu yönünde. Modern dünyaya Cumhuriyetçi rejimi armağan eden Fransa modern dönemin en önemli modelini oluşturmuştur. Merkezi imparatorlukların tasfiyesi ve modern ulus-devletlerin kurulması sürecinde Fransa bir model olmuştur. 18. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Fransız Devrimi ve devrim sonrasındaki gelişmeler, deyim yerinde ise modern döneme damgasını vurmuş, bu süreçte gelişen siyasi düşünce ve akımlar önce Kıta Avrupa'sını arkasından da tüm dünyayı etkisine almıştır. Mesela milliyetçilik ve laiklik Fransız Devriminin armağanı olmuştur. Modern dönemdeki devletler Fransa örneğinde örgütlenmiş devlet-toplum ilişkileri bu modele göre şekillenmiştir. Bu bakımdan Fransa modern dünyanın öncüsü olmuş, geleneksel yapıların tasfiyesinde önemli rol oynamıştır. Böyle bir Fransa bugün baş etmesi zor gelişmelerle karşı karşıyadır. Bu olaylar Fransız modelinin iflasını mı gösteriyor? Bu soruya verilecek cevap büyük ihtimalle "evet" olacaktır. Modern döneme ve dünyaya öncülük eden, dünyaya "cumhuriyetçi modeli" armağan eden Fransa'nın karşı karşıya bulunduğu bu olaylar bugün neyi anlatıyor? Öncelikle bu olayların "öteki"lerin aktör olarak başı çektikleri olaylar olduğunun altını çizmek gerekir. Paris'in banliyölerinde patlak veren olaylarda Üçüncü Dünyadan gelen göçmenlerin çocuklarının aktif rol oynamaları önemle not edilmesi gereken bir veri. Bu gençler belki Fransız vatandaşıdırlar. Ceplerinde Fransa Cumhuriyeti'nin pasaportuna sahipler. Kağıt üzerinde bir Fransızın haklarına sahipler, ancak onlar her zaman "öteki"dirler. Farklı kültürü, dini, geleneği, yaşama biçimini, hatta rengi temsil ediyorlar. Hiçbir Fransızın bunu asla kabul etmediğini, farklılıkların varlığına ve yaşamasına tahammül göstermediğini, devamlı açık bir "asimilasyon"dan söz edildiğini herkes gayet iyi biliyor. Nasıl ki modernite akıl temelinde farklılıklara, ötekine ve başkasına izin vermiyorsa aynı şekilde Fransa da "öteki" olarak gördüğü farklı olana tahammül etmemekteydi. Bütün ulusal politikalar ve yürütülen çalışmalar farklılıkları ortadan kaldırmaya ve tek tip yaratmaya yönelikti. Bunu Türk vatandaşlarının anlamaları hiç de zor değil. Zira Türkiye Fransa örneğini en iyi taklit eden ülkelerden biridir. Türkiye'deki ulusal politikaların nasıl farklılıkları yok saydığını ve bir "birlik" oluşturmak için farklılıkları soy sayan büyük bir çabanın içerisinde olduğunu biliyoruz. Fransa "öteki"ne olan tahammülsüzlüğünü en açık şekilde geçtiğimiz yıl başörtülü öğrencilere karşı göstermiş ve onların farklılıklarına nasıl tahammül edemediğini açıkça ortaya koymuştu. Ciddi tartışmalara rağmen farklılıkları mahkum ederek "tek tip"leştirici politikalarda ısrarlı olacağını göstermişti. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde onunun farklılığını yok saymanın 21.yüzyılda imkansız olduğunu ve dünyanın gidişinin buna tahammül edemeyeceğini görememişti. Küreselleşme ile birlikte farklılıkların toplumsal gündemin merkezine yerleştiğini ve yaşamak için meşru ortamın oluşmakta olduğunu göremeyen Fransa, geleneksel tek tipleştirici politikalarda ısrarlı olunca "öteki"nin gazabına uğramış gözüküyor. Tekçi kimliğe dayalı cumhuriyetçi modelin iflasıyla birlikte fraklılıkların yaşamasına imkan veren demokratik modellerin ikamesi zorunludur. Türkiye'nin, son yıllarda gerçekleştirdiği önemli dönüşümlerle tekçi modelden farklılıkları tanıyan çoğulcu modele doğru evrilmesinin önemi bu oyalarca da doğrulanmıştır. Farklılıkları sok sayanların alacakları dersler çoktur.
|
|
![]() |
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |