T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 AĞUSTOS 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

İstanbullu Afrikalılar

Üç hafta kadar önce bir Fransız gazetesinde karşılaştım: Muhabir İstanbul'a gelmiş Dolapdere'de yerleşmiş Afrikalıları bulmuş ve haklarında uzunca bir yazı kaleme almış. Merak işte, "eloğlu"nda böyle meraklar da var... Bu "merak" meselesini özellikle hatırlatıyorum, çünkü herhalde siz de benim gibi, kendileriyle artık çöp karıştırırken da karşılaştığımız bu Afrikalılar hakkında "Türk medyası"nda en ufak bir haber vs ile karşılaşmadınız.

Türkiye enteresan bir ülke; medyasına "yoksulları" sokmaktan azami derecede kaçınıyor. Medyası için varsa yoksa "zenginler", ancak onların haber olma hakları var. İşte bu alışkanlığından dolayı (bunun çok kötü bir alışkanlık olduğunu söylemeye gerek yok herhalde) yerli yoksulları gibi Afrikalı yoksullarını da ne sayfaya ne de ekrana sokuyor. Varsa yoksa "zenginler".

Muhabir Dolapdere'den manzaralar aktarıyor. Dolapdere, yani İstanbul'da yaşayanların "burnunun dibi"nde yer alan bir mahalle. Muhabir, İstanbul'un göbeğinde yer alan ve daracık sokaklarında yerlerinden edilmiş Kürt ailelerin, işe çıkan travestilerin, uyuşturucu satan yeniyetmelerin ve kaçak Afrikalıların mahallenin eski sakinleriyle birlikte yaşadığı Dolapdere'yi merak etmiş... Bu yoksul mu yoksul Afrikalılar günün birinde postu bir Avrupa ülkesine atmak umuduyla burada (Dolapdere'de) onu-onbeşi bir mahzende yaşıyorlar. ("Kira" ile tabii ki, oranın da bir "evsahibi" var) Sabah kalkıp işe koyuluyorlar. Ama ne iş... Kendilerinden genellikle inşaat sektöründe yararlanılıyor. Günde 4-8 euro, yani (kolay olsun diye biz yine 2000 ile çarpalım) günde 8-16 YTL karşılığında. Afrikalılardan birisi anlatıyor: "Çimento torbalarını yukarı katlara çıkarıyoruz. Bu işi "çabuk çabuk" diye adlandırıyoruz,çünkü Türkler bize sürekli "Çabuk! Çabuk!" diye bağırmakla meşguller." (Hadi Türklere biz de eşlik edelim: "Çabuk çabuk, daha çabuk!")

Afrikalıların bazıları daha "kolay" işleri tercih ediyormuş. Tahmin etmişsinizdir muhakkak; uyuşturucu ve fuhuş. Arada bir polisin eline düşüyorlarmış. İçlerinden birisi anlatıyor: "Aksaray'da 50 kişilik bir mekana 200 kişi doldurulmuştuk, orada bir ay geçirdim." Bu Aksaray işi ilginç: Konuyla ilgili bir örgütün temsilcisi şöyle diyor: "Kapatılma nedeni hiçbir zaman belirtilmiyor. Bu meseleye ilişkin Türkiye'de hiçbir yasal temel yok."

Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşmak isteyenler sadece Afrikalılar değil; her yıl onbinlerce Bangladeşli, Afgan ve İranlı da bu yolu deniyor. Sayılarını hatasız olarak vermek imkansız, çünkü kimine göre 56.000, kimine göre ise 300.000. Fransız gazetesinin muhabiri bu arada şu bilgiyi de veriyor: Türkiye'de sadece Avrupalılar "siyasal sığınma" talep edibilir! Cümlenin sonuna "ünlem" koydum, çünkü bu kural gerçekten çok "gırgır" bir kural.... Düşünebiliyor musunuz, Türkiye sadece Avrupalılara "siyasal sığınma hakkı" tanıyor; gelsinler de Avrupa'da olmayan siyasal özgürlüklerin tadını doya doya çıkarsınlar diye herhalde! (Bu çerçevede şu soruyu sormamızın yeridir herhalde: Türkiye bugüne kadar acaba kaç İranlı'yı "siyasal sığınma hakkı" tanımayarak gerisin geriye İran'a postalamıştır ve bu insanların başına sonra acaba neler gelmiştir?)

Bugüne kadar duymamış olmamanız imkansız: "Kaçak işçi" sorunu Avrupa'nın en başta gelen dertlerinden birisidir. Ama şunu da unutmayalım ki, bu "dert" karşısında Avrupa toplumları (toplumların hiç değilse bir bölümü) son derece hassastır. ("Medya" da tabii ki) Bu ülkelerde pek çok "merhametli" insan gün gelir bu "kaçaklar" için yollara düşer, gün gelir kiliseler bu insanları kapıya dayanmış polise vermemek için direnirler...

Ama biz? Bizde bu konuya ilişkin haberler sadece "bir kamyonda bulunan 20 küsur kaçak havasızlıktan öldü" türünden değil midir? Ve bu toplumda birçok insan bu yoksulun yoksulu insanlar üzerinden epeyce zaman "fuhuş sektörü"nü de zor kullanarak araya sokarak para kazanmak peşinde değil midir?

Bu son derece önemli konuyu burada kapamayalım; konuyla ilgili Yeni Harman dergisinin son sayısında yer alan (nihayet) önemli bir röportajdan da yarın söz edelim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi