![]() T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
![]() | |
![]() |
![]() | |||
![]() |
Y A Z A R L A R | 10 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE | ![]() |
![]() |
| ![]() |
Herkes söyleniyor, "Bu Arap ülkeleri nasıl ülkeler? İsrail, Lübnan ve Filistin'i kana buladı, seslerini çıkarmıyorlar" diye. Arap ülkelerinin inanılmaz tepkisizliğine verilen tepki çok normal. Yıllarca kendilerini Filistinlilerin ağabeyi olarak gören Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün'ün yüzlerce masumun ölümüne rağmen devlet olarak sessiz kalmaları bir ayıptır, ama asıl ayıp İsrail'in "örgütleri temizleme" iddiasına pasif destek vermeleridir. ABD'yle girdikleri sorgulanamaz stratejik ittifak ve radikal örgütlere karşı duydukları amansız korku bu ülkeleri İsrail'in kucağına itiyor. "Monarşik" veya "otoriter" karakterleri bu ülkelerin halka karşı mesafeli durmasına, halkın içinden çıkabilecek muhalif oluşumlara karşı toleranssız politikalar izlemesine sebep olmuştur. Rejimin selameti belli grupların selametiyle, devletin bekası belli aşiret ve sınıfların bekasıyla bir tutulmuştur. Bu seçkinci yönetici grupların ABD ile girdikleri ilişkinin mahiyeti çoğu zaman halkın tasvibine dayanmamıştır. 11 Eylül sonrası yükselen ABD karşıtlığının Arap halklar üzerindeki olumsuz etkileri bu ülke rejimlerini giderek daha çok huzursuz etmektedir. Çünkü ABD karşıtlığı zaman içinde yönetim eleştirisi haline gelmekte, muhalif grupların ekmeğine yağ sürmektedir. Son dönemde Arap devletleri ABD karşıtı örgütler ile bunlara giderek daha fazla sempati duymaya başlayan halkları karşısında daha zor duruma düşmektedir. Mısır ve Suudi Arabistan'ın Hizbullah'ın ortadan kaldırılması için İsrail'in sergileyeceği en sert ve sivilleri en fazla etkileyen acımasız girişimlere ses çıkarabilme ihtimali kalmamış gibidir. Çünkü bu ülkeler meseleyi artık kendi rejimlerini etkileyebilecek örgütlerin temizlenmesi gibi görmektedirler. Farklı İslami görüşlerin ve eleştirel yaklaşımların toplumsal ve siyasal alanda kendisini dile getirememesi ve dışlanması ise sistem dışı yer altı örgütlerini üretmektedir. Halkın artan duyarlılığı ve toplumsal oluşumların artan dışlanması gerilim alanlarını da arttırmaktadır. Arap ülkelerinde sokakların dili devletleri değil, örgütleri destekler hale gelmektedir. Lübnan ve Filistin olaylarında sokakların diliyle devletin dilinin en iyi şekilde örtüştüğü ülke Türkiye olmuştur. Çünkü Türkiye bu ülkeler içinde en gelişmiş demokrasiye sahip ülkedir. Yönetimin halkın duygu ve düşüncesine tercüman olması, halkın istekleriyle örtüşen politikalar üretmesi demokrasinin bir faziletidir. Arap devletlerinin duyarsızlığını eleştirirken, İsrail halkının duyarsızlığını da eleştirmek gerekir. Arap halkları yaşanan olaylara duyarlı bir şekilde tepki verebilmiş, devletlerinden farklı bir duruş sergilemiştir. Ancak aynı duyarlılığı İsrail halkı gösterememiştir. İsrail hükümetinin giriştiği yok etme politikasını eleştiren İsrailliler birkaç yazarla sınırlı kalmıştır. Devletlerin kendi yanlışlarını eleştiren sokakların diline duyarsız kalması kötüdür, ama sokakların devletlerin yanlışlarına duyarsız kalmaları daha kötüdür. Demokrasi eksikliği ile demokratik olgunluk eksikliği arasında çok da fark yok galiba...
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
![]() |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |