T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Ordu göreve

Dar be, geniş be... İnce be, kalın be... Uzun be, kısa be... Yuvarlak be, köşeli be... Ağır be, hafif be... Islak be, kuru be... Sert be, yumuşak be... Yeni be, eski be... Küçük be, büyük be... Hadi be, edi be...

O kadar çok çeşidi varken, biz niye sadece biriyle meşgul oluyor, onu konuşup onu yazıyoruz?

"Gelişmekte olan ülke" sınıfından bir türlü kurtulamayışımızın sebebi belki de burada yatıyor.

O tanımlama da bildiğiniz gibi, "geri kalmış"ın kibarca söylenişi.

Çünkü rahatsızlık veriyor kaba haliyle ifade edilince.

* * *

Emekli subaylarla ilgili bir takım ithamlar söz konusu olduğu zaman, Genel Kurmay Başkanlığı'ndan niçin açıklama yapılmadığına kafayı takanlar çıkmıştı.

Oysa emeklilerin dernekleri var, onlar artık ordu mensubu değil.

Ancak görevi devam ederken bir suça karıştığı tespit edilenler olursa -ki bazen oluyor- açıklama beklenilebilir yetkililerden.

* * *

Darbeyi dar be şeklinde yazmak işin latife tarafı elbette.

Fakat bu konuyu hiç de latif olmayan şekilde ele alanlar ve ciddi ciddi darbe ihtimalinden söz edenler yok mu?

İşte orasını anlamak mümkün değil.

2006 Türkiye'sinde böyle bir ihtimalden söz etmek çok çirkin.

Hatta çok çirkinden biraz daha çirkin.

Neylersiniz ki o lakırdıyı ağzında dolaştıranlar arasında, hiç tahmin edilemeyecek kişiler de bulunuyor.

Eski darbe yapanlardan tutun, kendisine darbe yapılmışlara...

Basın mensuplarından, öğretim üyelerine...

Hukukun üstünlüğünden söz edenlerden, demokrasi âşığı olduğunu iddia edenlere kadar...

O nasıl aşksa artık!

* * *

"Ordu göreve" diye bağırıp pankart taşıyanlar, "Darbe geliyor, yapılmalı" diyenler var.

Bendeniz, asıl bu aşamada bir açıklama bekliyorum Genel Kurmay'dan.

"Saçmalamayın" tarzında bir açıklama.

Ve bir şey daha...

Nasıl ki yasada darbe yapmak suç ise, darbe tellallığı yapmak da suç kapsamına alınmalı.

* * *

Geçen akşamki millî maçı hatırlatayım.

Türkiye-Suudi Arabistan karşılaşması...

Seyirciler maç sırasında bir futbolcunun oyuna girmesi için tezahürata başladılar.

Fatih Terim ne yaptı?

Seyirciye kulak asmadı.

Koskoca teknik direktör, görmüyor mu kimin, nereye, ne zaman lâzım olduğunu?

Ve maçtan sonra yaptığı değerlendirmede "Bizim meslekî tecrübemize seyircilerin saygı göstermesi gerekir" dedi.

Böylece kitleye ders vermiş oldu.

Üstelik bu ders, sadece futbol seyircisine verilmiş bir ders olarak algılanmamalı.

Tutun ki bu bir kıssa.

* * *

Sıradan bir hazırlık maçında bile kitlenin bağırıp çağırması, yöneticiye direktifte bulunması, taktik telkine yeltenmesi hoş karşılanmıyorsa, varın gerisini düşünün.

İsterseniz önümüzdeki hafta sonunu bu konuyu düşünmekle geçirin.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi