T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yasin DOĞAN

Çeteler ve milli güvenlik

Sauna çetesi, Ergenekon çetesi, Atabeyler Gerilla Grubu çetesi ve benzerleri... Son dönemde bir bir ortaya çıkarılan çetelerin ortak özelliği emekli veya muvazzaf bazı askerlerin bir şekilde hukuksuz illegal yapılanmaların içinde yer aldığı görüntüsünün ortaya çıkmasıdır. Yıkıcı ve bölücü unsurları yakından izleyen askeri is-tihbarat birimleri eğer asker kökenli kişilerin bulaştıkları ve bugün demokratik rejimi tehdit eder noktaya gelen çeteleri takip etmezlerse askerin imajı zedelenmeye başlayacaktır.

Yapılan tüm araştırmalarda en güvenilir kurum olan ordunun bu tür bireysel temeldeki kanunsuz suç örgütleri yüzünden itibar kaybetmesi elbetteki sözkonusu değildir, ancak yine de böyle bir hassasiyetin gösterilmesi hem rejimin selameti, hem de ordunun güvenirliliği açısından önemli bir gerekliliktir.

Sürekli söylediğimiz gibi eğer bir ülkede hukuk sistemi yara almamaya, hukuk tanınmamaya, hukuksuzluk bir mücadele aracı haline gelmeye başlarsa orada ne rejim kalır, ne demokrasi, ne de huzur ve güvenlik...

İllegal örgütlerle illegal mücadele etme anlayışı hukuksuzluğun başlangıç noktasıdır. "Ne yapalım devletin eli kolu bağlı, devlete silah çekenler hukukla hareket etmiyor ki, devlet de hukukla kendisini bağlayarak mücadele etsin" anlayışı devletin hukuk sisteminin temellerine bomba koymak demektir.

"Bir yerde gerilla hareketi varsa, kontrgerilla da kaçınılmazdır" diyerek, savunmayla "yargısız infazı" birbirine karıştıranlar hukukla birlikte devletin yasal güç kullanması anlayışını da yerle bir etmektedir.

Her devlet özellikle dışarıdan kendisine yönelen gizli, örtülü ya da özel harekatlara karşı gizli ve örtülü bir kısım savunma stratejileri uygulamıştır. Ancak bunun da yasal ve meşru bir temeli olmalıdır.

"Gizlilik ve özellik" kanunsuzluk ve keyfilik anlamına gelmemelidir.

Milli Güvenlik Hukuku diye bir şey varsa, bunun da birilerinin keyfine göre sulandırılması ve devletin temel kurum ve kişilerine yönelmesi sonun başlangıcı olur.

"Vatanı kurtarma" sloganıyla ortaya çıkıp kanlı eylemler yapan kanunsuz çeteler, öncelikle oluşturanların milli güvenlik yapılanmalarını tehdit eder.

Menfaat şebekeleri ve suikast çeteleri hem vatanseverliği hem de milli güvenlik anlayışını istismar eden bir boyuta gelmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'sının ikinci maddesindeki "hukuk devleti" ifadesi, devletin tüm eylem ve işlemlerini objektif, herkes için geçerli ve tanımlanmış hukuk kurallarıyla gerçekleştirmesi zorunluluğunu ortaya koyar.

Devletin bir görevi de devlet adına hareket eden ve hukuku çiğneyenlere engel olmaktır. Eğer devlet birimleri ve organları hangi amaçla olursa olsun devletin manevi şahsiyetinin yara alması, idari ve hukuki sisteminin laçka olması sonucunu doğuracak kimi eylem ve işlemleri görmezden gelir, üzerine gitmezse Anayasa'ya ters hareket etmiş olur.

Bugünlerde ortaya çıkan çeteler bu ülkenin kamu düzenini, milli güvenlik anlayışını, demokratik parlamenter sistemini, hukuk devleti anlayışını, toplumun birlik ve bütünlüğünü yıkıma uğratacak bir mahiyet taşımaktadır.

Bu yasadışılığın vatanseverlik maskesi altında gerçekleşmesi istismarın diğer bir boyutudur.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi