T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S O N   D A K İ K A 5 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fırat: Bunlar milli şeflik anlayışının varisleri

AK Parti'li Fırat, Türkiye'nin AB yolundaki çabalarını engellemek isteyenler olduğunu belirterek, "Bunların geçmişlerine baktığınız zaman Türkiye'yi cumhuriyetin dışında milli şeflikle idare etme anlayışının varisleri olduklarını gözden ırak tutmamak lazım" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, "Üzücü olan nokta şudur ki, Cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, Türkiye'nin sosyal devlet olma vasfını şüphe altında bırakan söylemleri söyleyenlerin aslında gerçek anlamda ne cumhuriyetle ne laiklikle ne demokrasiyle ne sosyal demokratlıkla ne de hukuk devletiyle uzaktan yakında ilgileri yoktur" dedi.

Fırat, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, son günlerde meydana gelen gelişmeleri değerlendirirken, sözlerine siyasi parti liderlerinin "söylemlerine" karşılık, AK Parti'nin görüşlerini dile getirmek istediğini söyleyerek başladı.

Özellikle, "TBMM'nin meşruiyeti ve Türkiye'de cumhuriyetin vazgeçilmez temel ilkeleri hakkında gerçeğe uygun olmayan iddialar ve Türkiye'nin politik ve ekonomik istikrarını bozma yönünde çeşitli odakların faaliyetlerinin herkesin malumu olduğunu" ifade eden Fırat, "Aslında sorulması gereken sual şu: AK Parti iktidarı süreci içinde acaba bu son günlerde ne gibi bir değişiklik meydana geldi de, bu tür söylemler öne çıkmaya başladı" diye sordu.

Türkiye'nin bir değişim ve gelişim süreci içinde olduğunu belirten Fırat, şunları söyledi:

"AB yolunda temel olarak Kopenhag Kriterleri dediğimiz demokrasinin kökleşmesi, özgürlük alanının genişletilmesi ve Türkiye'nin bir hukuk devleti olma yolundaki ciddi ve kesin adımlar, belli kesimleri, özellikle statükolarının bozulacağı korkusu içinde olan belli kesimleri rahatsız etmiştir.

Ancak 17 Aralık tarihine kadar Türkiye'nin AB ile görüşmelerinin başlaması tarihine kadar genel kanı şuydu: 'AB hiçbir şekilde Türkiye ile görüşmeleri başlatmayacaktır, dolayısıyla statüko aynen devam edecektir.' Ancak, belli çevreleri de rahatsız etmeye başlamıştır.

Türkiye demokratikleştikçe, özgürleştikçe, bugüne kadar Türkiye'de varlıklarını sürdürmüş olan ve kendilerini Tanrı'nın bu ülkeyi yönetmek için özel güçlerle donatmış olduğunu zanneden belli bir kesim, bu durumun giderek milletin hakimiyeti, milletin kendi kaderine el koyması olarak algılayıp rahatsızlıkları had safhaya çıkmış ve bunu ciddi bir tehdit olarak algılamaya başlamışlardır.

O tarih itibariyle bakıldığında belli odaklar, AK Parti'yi hedef almış gibi gözüken, aslında bunun dışında Türkiye'nin bugüne kadarki kazanımlarını geriye götürmenin çabası içinde girmişlerdir. Bu ancak bir yönden olabilirdi, o da ekonomik, sosyal ve güvenlik yönünde istikrarın bozulup Türkiye'nin kaotik bir ortama sürüklenmesiyle Türkiye bu kazanımlarından belki vazgeçirilir, belki AB süreci dışında tutulabilirdi.

Ama üzücü olan nokta şudur ki, cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, Türkiye'nin sosyal devlet olma vasfını şüphe altında bırakan söylemleri söyleyenlerin aslında gerçek anlamda ne cumhuriyetle ne laiklikle, ne demokrasiyle ne sosyal demokratlıkla ne de hukuk devletiyle uzaktan yakında ilgileri yoktur. Bunların geçmişlerine baktığınız zaman Türkiye'yi cumhuriyetin dışında milli şeflikle idare etme anlayışının varisleri olduklarını gözden ırak tutmamak lazım."

"TÜRKİYE'DE SOSYAL DEMOKRAT OLSAYDI..."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, "Demokrasiden nasibini almayanlar, halka güvenmeyenler, bu halkın sırtından sopayı eksik ettiğiniz zaman idare edilmeyeceği düşüncesinde olanların, demokrasiyi savunabilmelerinin ne kadar samimi olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum" dedi.

Fırat, düzenlediği basın toplantısında, cumhuriyet eğer tarif olarak iktidarların meşruiyetlerinin halka dayanması olarak algılanıyorsa, "milli şeflik döneminin bu vasfa haiz olduğunu söylemenin" mümkün olmadığını ifade etti.

"Her dönemde halkın iradesi dışında, Türkiye'deki antidemokratik, hukuka aykırı darbelerin ardından iktidardan nasiplenenler, kalkıp cumhuriyetin sahipliğini yapamazlar" diyen Fırat, şöyle konuştu:

"Bu cumhuriyetin sahipleri, bu cumhuriyeti kuran 1921 Meclisini teşkil edenlerdir, doğrudan doğruya halkı temsil eden ve bu ülkeyi kuran iradedir. O irade de cumhuriyettir ve cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılmasını isteyenlerdir. AK Parti, her ne kadar 14 Ağustos 2001'de kurulmuş gibi görünüyorsa da resmen, aslında AK Parti felsefesi 1921'deki 1. Meclis'in felsefenin birebir aynısıdır. Eğer cumhuriyet müdafaa edilecekse, bunun yılmaz bekçileri AK Parti düşüncesidir. Bu, Türkiye cumhuriyeti tarihinde çeşitli kez iktidar olmuştur ve bu iktidar maalesef bazı odaklar tarafından her seferinde bir halka karşı rövanş olarak alınmaya çalışılmıştır. AB süreci ise bunun pekiştirilmesi anlamına gelir. Halkın bizzat demokratik bir yönetimin sahibi olmasını gerektirir. AK Parti programına ve 3 yıllık sürece baktığımızda, demokrasiyi 550 kişinin TBMM'de oynadığı bir demokrasi oyunu olmaktan çıkarıp, Türkiye çapında milyonlarca kişinin bizatihi yönetime girerek demokrasiyi sahiplenmesi konusuna ne kadar önem verdiğimizi hatırlatmak isterim. Aynı şekilde eğer laikliği temelde hukuki olarak, tarif olarak irdelersek, devletin kendi vatandaşlarının inanç ve düşünceleri karşısında eşit uzaklıkta olmasını, onların özgür şekilde inançlarını ve düşüncelerini ifade etmesinin sağlanmasının bir enstrümanı olarak görecek olursak, bunu ters anlayıp bir devlet dini haline getirip topluma enjekte etmek isteyen zihniyetin, bir laik düşünce değil bir laikçi düşünce olduğunu ve laikçi düşüncenin de temelde hukuki felsefe olarak laikliğe aykırı olduğu sonucuna varırız."

"CUMHURİYETİN İNKARI ANLAMINA GELİR..."

"Demokrasiden nasibini almayanların, halka güvenmeyenlerin, bu halkın sırtından sopayı eksik ettiğiniz zaman idare edilmeyeceği düşüncesinde olanların, demokrasiyi savunabilmelerinin ne kadar samimi olduğunu takdire bıraktığını" ifade eden Fırat, "Cumhuriyetin vasıflarından olan Türkiye'nin laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti olduğu iddiası, bu dört temel unsurun birbirinden ayrılması veya birinin diğerine tercih edilmesi, aslında cumhuriyetin inkarı anlamına gelir. Eğer bunları birbirinden ayırt edersek veya birine öncelik verirsek, o zaman Türkiye'nin Saddam Cumhuriyeti ya da Hitler, Nazi Almanyası'ndan bir farkı kalmaz" dedi.

AK Parti olarak, bu unsurların birbirinden ayrılmaması inancında olduklarını anlatan Fırat, Türk siyasi hayatına bakıldığında, farklı dünya görüşlerinin organize olmasının, demokrasi açından önemli ve doğal olduğunu anlattı. En büyük eksikliklerden birinin, Türkiye'de "bir sosyal demokratik hareketin fertler arasında olmasına rağmen, bir türlü organize olamayışı ve bir siyasi parti içinde kendi fikirlerini ifade edemeyişinden doğduğunu" öne süren Fırat, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İnanıyorum ki, Türkiye'de sosyal demokrat bir organizasyon ve bir anlayış olsaydı, Türkiye bugün bulunmuş olduğun noktanın çok ötesinde, çok daha köklü bir demokrasiye, çok daha güçlü bir ekonomiye çok daha geniş özgürlüklere sahip bir ülke olabilirdi. O bakımdan bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Sosyal demokrat olarak kendisini algılayan tüm insanlar, Türkiye'de gerçek anlamda sosyal demokrat hareket başlayana kadar AK Parti çatısı altında yerlerini almalıdırlar. Özgürlüklerden yana olanlar yine aynı şekilde bu çatının altında yer almalıdırlar. Söylenen diğer laflar, sadece bu toplumu kandırmak ve bugüne kadar bütün antidemokratik rejimlerin temel unsuru olan temel algılamaları değiştirerek başka bir şekilde kendi anlayışları içinde topluma enjekte etmek istemelerinden doğmaktadır. Türkiye'de demokrasi ve insan hakları sloganı ile arkasına takılan bu milleti her seferinde yolda bırakanlar, şahsi ikballeri için ülkenin istikrarını bozmaktan çekinmeyenler, devletin cumhurbaşkanlarını beyanlarıyla küçültenler, dün aldıkları yüzde 21 oy ile 171 milletvekili ile cumhurbaşkanlığını içine sindirebilmişlerdir. Bugün AK Parti'ye verilen bu halkın oylarını küçümseyenler, bizi fazla hayrete düşürmüyor."

2002 Kasım seçimlerinin ardından bir seçimin daha Türkiye'de yapıldığını anımsatan AK Partili Fırat, "Bunu yok farz etmek, mümkün değildir. O seçimlerde AK Parti yüzde 41.9 oy almıştır. Bunu kimsenin göz ardı etmemesi lazımdır. Bu, bu halkın oyudur. Konuşulacaksa, onun üstünden konuşulur, yüzde 27'lerle kendilerini bir yere taşıyanların, bu yüzde 41.9'u gözden ırak tutmamaları gerekir" dedi.

"SUUDİLERİ GÖSTERENLER"

Siyasi hayata, "hayali ihracat deyimini" sokanların, banka hortumlayanlardan halkın parasının tahsil edilmesini "gasp" olarak nitelendirenlerin, vatan evlatlarına vatan olarak "Suudileri gösterenlerin", aslında çok fazla söz hakkı olmaması gerektiğini savunan Fırat, şunları söyledi:

"Eğer temel rahatsızlık, hesapların bir olduğu yakınları hakkındaki yasal işlemler ise iktidar olarak maalesef bir yardımımız olamaz. Yok, yeniden siyasete atılmaksa, yapacağımız bir tek yardım, bir fötr şapka alıp hediye etmenin ötesine geçmek mümkün değil. Birileri, yine öncelikle eski hobileri olan, ancak bu hobiyi siyasetle karıştıranların, halkın hafızasından şüphe etmeleri bizi hayrete düşürmektedir. Sofradaki mamanın tükenmesinden dolayı, sofrada olmak için her türlü atraksiyonun içinde olanlar, o beğenmedikleri siyasi partilerde sorumlu yerlerde olmakta hiç beis görmediklerini unutmaktadırlar. Ancak bu halk, geçmişlerini ve söylediklerini unutmamışlardır."

Herkesin tenkit etme hakkının bulunduğunu ifade eden Fırat, ancak "at gözlükleriyle yapılan tenkitlerin samimi olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, bunun da ülkeye yarar getiremeyeceğini" ifade etti.

Bütün vatandaşları, kurumları, kuruluşları dikkatle izlediklerini, önerilerini dikkate alarak değerlendirdiklerini belirten Fırat, "Ancak bu değerlendirmeler yapılırken, eğer siyasetten, ekonomiden ve hukuktan konuşulacaksa bu değerlendirmelerin bütün alanları kapsayarak önerileri içermesinde fayda olduğu kanısındayım" dedi.

"MAHMUT KOÇAK'IN SÖZLERİNİ İNCELEYECEĞİZ"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, AK Parti Afyon Milletvekili Mahmut Koçak'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerini değerlendirirken, "İnceleyeceğiz, çizgi dışına çıkma varsa, neler yapılacağı konusunda hukuk devletinde kurallar belli" dedi.

Fırat, düzenlediği basın toplantısının ardından, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın merkez sağa yaptığı çağrının ardından, AK Parti'nin de "sosyal demokratları partilerinin çatısı altına neden çağırdığı" sorusuna Fırat, "Bir çok sosyal konuyu, birilerinin rüyalarını AK Parti gerçekleştirdi" karşılığını verdi.

"Kendilerini sosyal demokrat olarak nitelendirenlerin" ise bunu görmezlikten geldiğini ve mani olabilmek için her türlü çabayı gösterdiğini iddia eden Fırat, şunları söyledi:

"Biz sosyal demokrat bir parti olduğumuz iddiasında değiliz. Muhafazakar demokrat bir partiyiz, ancak sosyal demokrat bir partinin yapması gerekenleri, eğer biz yapıyorsak ve Avrupa örneğinde olduğu gibi özgürlüklerin genişletilmesinde, demokrasinin kökleştirilmesinde sosyal demokrat hareket çok etkin bir görev almışsa ve Türkiye'deki bu tür adımlarda sosyal demokrat partinin temsilcisi, televizyonlara çıkıp, 'AK Parti'nin kötü niyetini bu yasada gördük çünkü Kopenhag Kriterleri'nde istenmemiş olan özgürlüğü bugün çıkan yasayla verdiler' diyen bir düşüncenin, sosyal demokrat olabileceğini ben düşünmüyorum."

AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk'ın, "Türkiye'nin AB heyecanı bitti' sözlerini de bir soru üzerine şöyle değerlendirdi:

"Bizim AB heyecanımız hiç sönmemiştir. Ancak AB'ye giriş süreci içerisinde müktesebat içerisinde yer almayan bazı konuların Türkiye'ye zorla kabul ettirilmesini Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Bunun karşısında direniş göstermemiz AB'ye karşı soğuk baktığımız anlamında değil, AB'nin kendi alanı içerisinde hareket etmesi gerektiği ve kendisinin dışındaki problemleri AB vasıtasıyla Türkiye'ye kabul ettirmeye karşı direniş göstermemizi Türk halkı takdirle izliyor. Buna devam da edeceğiz. AB'ye giriş sürecimizde bir yol haritası var. Bu bizim tarafımızdan çizilmedi. Bu haritadaki bütün vecibeleri yerine getirmede tereddüt göstermedik. Ama o yol haritasının içerisine oyun oynanırken yeni kurallar koyulmasını da çok ahlaki olduğunu da söylemek mümkün değil."

CUMHURBAŞKANINI HALK SEÇSİN ÖNERİSİ

Cumhurbaşkanı'nın halkın seçmesi şeklindeki önerilere de değinen Fırat, "Anayasa'yı, Seçim Kanunu'nu biz yapmadık. Bu iddiada olanlar Cumhurbaşkanı'nın halkın seçmesinden yana olanlar güçlü olarak daha önce iktidar oldular. Halkın karşısına cumhurbaşkanlığı için dün çıkamayanlar bugün bunu söylemelerinde ne kadar samimi olduklarını halkın takdirine bırakıyorum" dedi.

Ama yinede kendilerin için "hiçbir mahsur olamadığını" ifade eden Fırat, "Çünkü biz halka güveniyoruz. Bunu halk da seçebilir halkın seçtiği milletvekilleri de. Bizim için çok büyük problem değil" diye konuştu.

MAHMUT KOÇAK'IN ELEŞTİRİLERİ

AK Parti Afyon Milletvekili Mahmut Koçak'ın, Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik basında yer alan eleştirilerin sorulması üzerine de Fırat, şunları söyledi:

"Tahammülün de belli sınırları vardır. İnsanların birbirine saygılı olarak eleştirileri dile getirmeleri lazım. Ama insanlara hakaret ederek, aşağılayarak bir söz varsa bu hem suçtur, hem de ahlaka, adaba aykırıdır. İkisini birbirinden ayırmamız lazım. Eleştirilerimiz olacak. Parti içindeki arkadaşlarımızdan da olacak. Bundan mutlu oluruz. Partinin, toplumun daha çok gelişmesi, ancak fikirlerin daha çok söylenmesiyle mümkün olabilir. Bu size çok ters de gelebilir ama bu söylemlerin tamamının bireylerin ve kurumların birbirine karşı söylemlerde belli kriterleri, çizgileri olması lazım. Bu kriterlerin dışına çıkarsa o kabul edilemez. İnceleyeceğiz, çizgi dışına çıkma varsa çizgi dışına çıkmada neler yapılacağı konusunda hukuk devletinde kurallar belli. Mutlaka yazılı belge vardır. Bakılır çizgi dışındaysa prosedür işlemeye başlar."

  • ANKARA (A.A)

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi