T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

Filistin'de iç savaş: Türkiye müdahale etsin!

Hamas'ın parlamento seçimlerini kazanması dünyayı ayağa kaldırdı. ABD ve İsrail'e göre "terörist" bir örgüt iktidara gelmişti. Filistin halkına göre ise, köklerinden doğmuş, kendilerini temsil eden, El Fetih'in yozlaşmasıyla oluşan boşluğu dolduracak bir güç iktidara gelmişti. Hem de demokratik bir süreçle. Hem de Ortadoğu tarihinde hiç görülmediği kadar adil bir seçimle. Hem de yüzlerce Batı seçim gözlemcisinin denetiminde. Demokrasi adına söylenecek bir şey yoktu. Hamas'ın zaferini iptal ettirecek bir bahane bulunamamıştı. Başka yollar buldular. Her zaman olduğu gibi. Filistin halkının huzuru, barışı, özgürlüğü, yaşam hakkı kimin umurundaydı? Kendileri hayır diyebilecek bu güç yok edilmeliydi. Boğulmalıydı, çaresiz bırakılmalıydı. Bedeli ne olursa olsun.

ABD ve İsrail, bütün dünyaya Hamas'ın terör örgütü olduğunu, Filistin'de iktidar olamayacağını, Filistin halkının seçiminin meşru olmadığını dolayısıyla bu gücün ezilmesi gerektiğini, çalışamaz hale getirilmesi gerektiğini dikte ederek acımasız bir mücadele başlattı. Bir savaştı bu. Hamas'a karşı gibiydi ama aslında Filistin halkından intikam alınıyordu. ABD'ye rağmen, İsrail'in hoşuna gitmeyecek bir tercih nasıl yapabilirlerdi! Kendi Oyunu nasıl bozabilirlerdi! Çünkü oyunun kuralları Arafat ölmeden belirlenmişti. Birinci deneme Arafat'ı basireti ile başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bunun bedelini ödettiler. Onu tecrit ettiler. Hapsettiler. Karargahına kadar girip korumalarının kafalarına kurşun sıktılar. Sonra da zehirleyip öldürdüler. Ortadoğu siyasi tarihinde Arafat'ın yaşamı kadar ölümü de çok önemli bir konu. Arafat sonrası aynı oyun tekrar oynandı. ABD ve İsrail'in belirlediği kadro iktidara taşındı. Hedefleri belirlendi, düzen kuruldu.

Düzeni ikinci kez Hamas bozdu. İlk seçimle iktidara geldi. El Fetih ve Filistin yönetimi tükenmişti, yozlaşmıştı, yolsuzluklara bulaşmıştı, ABD ve İsrail'in dayatmalarından başka yapacak bir şeyi yoktu, Filistin halkını artık temsil etmiyordu. Bir önceki sahnede Arafat'ı öldürenler bu seferki başarısızlığın bedelini Filistin halkına ödetmeye karar verdiler. İlan edilmemiş ambargo başlatıldı. Devlet işlemez oldu, kurumlar işlemez oldu, hastaneler işlemez oldu, okullar işlemez oldu. Büyük çoğunluğu açlık sınırında yaşayan Filistin halkı yeniden açlıkla terbiye edilmeye, cezalandırılmaya, hizaya sokulmaya başlandı.

Direnmeyi yaşam tarzı bilen Filistinliler aynı yolu seçti. Yoklukla yaşamaya alışkın bu millet sabretmeyi tercih etti. Ambargo da işe yaramamaya başladı. ABD ve İsrail'in tüm baskılarına rağmen siyasi ve ekonomik ambargo bir çok ülke tarafından kabul edilmedi. Hamas heyetinin Türkiye ziyaretiyle küplere binen İsrail ve ABD aşırı sağı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Filistin ziyaretinde Hamas'a tavır koymasıyla sakinleştirildi.

Amaç şuydu: Hamas iktidarı çalışamaz duruma getirilecek. Siyasi alanda meşru görülmeyecek. Ekonomik ambargo ile beli kırılacak ve Filistin halkı üzerindeki etkisi kırılacak. İktidara geldiler, yapamadılar" dedirtilecek. Ama bu yeterli olmadı.

İkinci aşamaya geçtiler; iç çatışma senaryosuna... Açlıkla terbiye edemedikleri Filistin halkını kendi kanlarıyla boğmaya kalkıştılar. El Fetih'le Hamas arasında çatışmalara yatırım yaptılar. Kısmen başarılı da oldular. El Fetih güçleri Hamas güçlerine saldırmaya, hükümet binalarını basmaya, parlamentoyu yakmaya başladı. Hamas kendi silahlı gücün devreye soktu. Bir çok kentte çatışmalar yaşandı. En azından İsrail'i tanıma referandumuna kadar da böyle gidecek gibi.

İsrail'in son saldırıları bunun işareti. Ariel Şaron'un Mescid-i Aksa provokasyonu gibi, sınırlarını tek yanlı çizmeye başlayan İsrail provokatif saldırılara başladı. Gazze sahilinde bir aileyi katletmesinin nedeni bu. Katliamı yapan askerler aklandı, suçsuz olduğu açıklandı. Öldürülen çocukların görüntüleri bütün dünyada nefret uyandırırken Gazze'de dün yeni bir saldırıya girişti. Bir minibüsü füzeyle vurmaya çalıştı, başaramayınca füzeleri kalabalığa yöneltti. Bu iğrenç saldırıda 2'si çocuk 9 kişi öldü, 32 kişi yaralandı. "Bu bir devlet terörüdür" diyen Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, ne yazık ki, iç çatışmayı önleme basiretini gösteremedi. ABD ve İsrail'in kurduğu oyuna teslim oluyor.

Amaçları şu: Hamas'ı devlet olmaktan çıkarıp tekrar örgüt olmaya zorlamak. İktidardan düşürüp yeniden çatışmaya sürüklemek. Siyasetten uzaklaştırıp kanlı bir hesaplaşmaya yöneltmek. Böylece İsrail'in yoluna çıkacak bir gücü daha tasfiye etmek. İsrail saldırıları için yeni bir gerekçe oluşturmak.

Filistin halkı çatışmamalı. Birileri buna müdahil olmalı. Türkiye bu duruma müdahil olmalı. Filistin üzerindeki etkisini kullanmalı, çatışan tarafları sakinleştirmeli. Bunun yapabilir, başarabilir.

İç çatışma kesinlikle önlenmeli. Çünkü kazanan sadece İsrail olacak.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi