T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mustafa KUTLU

İslâm sanatı ve Mimar Sinan

Mimar Turgut Cansever, Sinan ile ilgili âbidevî bir eser neşretti: Mimar Sinan (Albaraka Türk Yay. Aralık 2005). Hocayı ve Albaraka'yı kutluyoruz. Metni ve fotoğraflarıyla Sinan'ın şanına layık olan bu eserde bazı bölümler sanatla ilgilenenlerin (edebiyatçı, ressam, sinemacı, müzisyen vb.) bigane kalamayacağı türden. Bu sebeple bu bölümlerin bir kısmını okurla paylaşmak istedim: "Sinan inancı gereğince yüce Allah'ın halifesi konumundaki bir mümin sanatçı olarak dünyayı daha anlamlı ve güzel kılmak için uğraş verirken, mimarî tasarımlarını inancıyla uyum halindeki içsel durumu ve tavırları belirliyordu. Mutluluk, ümitlilik, neşe, sükûnet ve huzur gibi tavır ve duyguların oluşturduğu biçimlerle çok renkli, aydınlık bir dünya oluşumuna katkıda bulunmak, İslâm sanatının ana özelliğidir. Bu tavır, İslâmî biçim ifadelerinin minyatürlere, çini yüzeylere, kumaş ve halılara yansımasıyla, biçim berraklığı ve çok renklilik olarak ortaya çıkar. Takvanın, zühdün, sabrın gereği olarak vücut bulan sorumluluk duygusu içinde yüceliği çağrıştırarak saygı uyandıran sanat, bu hüviyetiyle insanı bilinçlilik halinden uzaklaştırmaz; böylece varlıkla doğrudan ve kısıtlanmamış bir ilişki kuran insan, onu bir aracı vasıtasıyla algılamaktan, dolayısıyla kendisini yabancılaştırmaya dönük her türlü iradenin esiri olmaktan kurtulur.

Sıradan bir insanın Mimar Sinan'ın eseri karşısında saygı duyması, güzelliğini fark ederek heyecanını yaşaması imkânı da İslâmî inanç sistemi sayesinde doğar. İslâm sanatlarında elitist tavır reddedildiğinden, her eser en sıradan insanın bile algılayabileceği aslî anlam düzlemlerinden başlayarak adım adım ve derinlemesine incelendikçe fark edilecek üst seviyede sayısız güzellik çözümlemelerinin bütünlüğü olarak gerçekleştirilmiştir.

Mimar Sinan'ın eserleri, anlaşılmaz söz söylemenin günah olduğu şeklindeki İslâmî inançtan hareketle, aslî ifadelerin açıkça ortaya konulduğu bir mimarinin ilke ve ruhunun yansımalarını taşır. Bunlar yapılarında izleyicinin uzaktan ilk bakışta genel hatlarıyla görebileceği şekilde yer alır. Daha yakından ise, örneğin aslî unsurlar olarak kubbenin yukarıdan aşağıya, minarenin aşağıdan yukarıya vaziyet alışının ortaya çıkardığı karşıtlığın uyumu birlikte fark edilebilir; bir sütunun veya taşın iç yapısının güzelliği ile yapıya eklenen tezyinî unsurları seçilebilir. Yapılar, içinde bulundukları ortam ve üzerinde yer aldıkları arsayla kurdukları ilişki biçimiyle, yapıyı fark etmek için öngörülen senaryolar çerçevesinde her düzeyde ziyaretçiye kendilerini olabildiğince açık bir biçimde anlatırlar.

İslâm mimarisi, fetişistik yabancılaşmadan arınmış bir tavrın belirlediği tasarım metodolojisi kullanılarak illahî irade ile uyum içinde gerçekleştirilir. Bu da, 'nesnelerin' kendilerine ait doğru yerlerde, komşu nesnelerle doğru ilişkiler içinde bulundukları bir düzenin tesisini mümkün kılar. Bunun ilk adımı ise adaletli olmaktır. Bu ilk adım her şeyi, sadece maddî varlık tabakasının unsurlarına göre değil, aynı zamanda bio-sosyal, psişik ve manevî varlık tabakalarının kanunlarına göre de, doğru yere konulmasıyla atılır. Malzeme, niteliği inkâr edilmeden, ancak önemine aşırı vurgu da yapılmadan, 'ne ise o' olarak kullanılır. Teknolojiler kendi varlık tabakalarının kanunlarına ve daha üst tabakalardaki kanunların hiyerarşilerine uygun biçimde seçilerek varlığın yapısıyla uyumlu eserler üretilir. Ahşap ile taş, maden ile çini gibi farklı malzemeler bir arada kullanılarak doğal ile yapay olan arasındaki uyum, kadın ve erkeğin çelişkili, ama birbirlerini tamamlayan bireysel güzelliklerine benzer güzellikler vurgulanır.

Mimar Sinan, âbidevî eserlerinde olduğu kadar, mahalle ölçeğindeki küçük mescidleri, çeşmeleri, köprüleri de, çevre ve tabiatla uyum içinde, onları anlamlı kılarak güzelleştiren bir yaklaşımla, İslâmî hayat tarzına uygun, dünyanın sonraki nesillerin de hakkı olduğu anlayışını yansıtan, gelişmeye açık, dünyayı tezyin eden bir mimariyle meydana getirmiştir.

Tezyinîlik, insan eliyle biçimlendirilmiş maddeye ait biçim özelliği olarak, insan ürününün sınırlılığına karşılık varlığın sınırsızlığının ve maddî niteliklerinin belirlenmesini sağlar. İslâmî tezyinîliğin geliştirdiği aydınlık, sükûnet ve ümit dolu ilahî güzellikler, tezyinî bütünlükler halinde çinilerin immateriel beyaz zemini üzerinde, karşı hareketlerle, yavaş, sakin kıpırdanışlar içinde gelişen canlı ve parlak renklerle İslâmî transandantal vizyonun cennet tasavvurunu objektif dünyaya yansıtırlar. Birimler, aynı yaklaşımla standart elemanlar olarak önceden geliştirilir. Sinan'ın eserlerini meydana getiren duvar dokusu, pencere dizileri, kemerler, sütun dizileri, kubbeler ve minareler kolektivist tezyinî bütünlükler oluşturarak sonsuz zemin üzerinde birbirlerinden ayrı birimlerin dizileri halinde mekânı tezyin ederler".

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi