T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 14 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Rumlar'ın kaprislerine, tehditlerine rağmen, Avrupa Birliği ile müzakereler fiilen başladı. Ama önümüzde öylesine zor günler var ki, düşüncesi bile insana sıkıntı veriyor. Anlaşıldı ki, bundan sonraki bütün 'fasıllar'ın açılış ya da kapanışında Rumlar aynı 'Çin işkencesi'ni uygulamaya devam edecekler. Artık bundan kimsenin kuşkusu yok. Şimdiden belli ki, Ekim ayında çıkacak raporda Türkiye'ye yönelik ciddi eleştiriler olacak ve 'orta ölçekli' krizler yaşanacak. Özellikle de Rumlar'ın 'kaprisler'i dikkate alındığında, krizin dalga boyutunu şimdiden kestirmek mümkün. Müzakereler süresince, 'fasıllar'la ilgili uğrayacağımız bütün istasyonlarda, bizi hep irili ufaklı krizler karşılayacak. Eğer Avrupa Birliği'ni Türkiye'nin 'demokratikleşme vizyonu' ve ekonomik gelişmesi açısından bir kilometre taşı olarak görüyorsak, müzakere sürecindeki küçük ve orta ölçekli, hatta zaman zaman büyük çaplı sarsıntılara şimdiden hazır olmalıyız ve de kendimizi alıştırmalıyız. Kuşkusuz AB süreci, sadece 'Kıbrıs sorunu' ve Rumlar'ın kaprislerinden ibaret değil. Avrupa Birliği'nin, özellikle demokratikleşme alanında Türkiye'den beklediği önemli talepler var. 'Tutum Belgesi'nde de açıkça belirtildiği gibi, uygulamadan kaynaklanan demokratikleşme sorunları var. Yine 'Tutum Belgesi'nde altı çizildiği gibi, Türkiye Avrupa Birliği nezdinde hala 'askeri' bir görünüm arzediyor. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Türkiye'nin Avrupa Birliği perspektifine de ışık tutacak bir 'Güvenlik almanağı' hazırladı. TESEV, tüm güvenliğin saydamlaşması ve demokratikleşmesi amacıyla hazırladığı, 16 kurum ve kuruluşu incelediği "Almanak: Türkiye-Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" adlı referans kitabını önceki gün kamuoyuna tanıttı. TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Can Paker, "Amacımız Türkiye'nin amacıyla aynı. Hem güvenliği demokratikleştirmek hem de güvenlik içinde demokratikleşmek" diyor. Almanakta yer alan bazı ifadeler de şöyle: "TSK özünde Türkiye'deki ayrıcalıklı statüsünü koruyarak AB'ye tam üyeliğe sıcak bakmakta, ancak bu koşullarda üyeliğin mümkün olmayacağını bildiğinden, çelişkili tutum sergilemektedir. ...TBMM adına görev yapan Sayıştay'ın askeri mal ve harcamaları denetlemesinin de uygulamada henüz gerçekleşmediği görülmektedir. Silah alımlarına ayrılan bütçe payları konusunda parlamento aktif bir iradeye sahip olmadığı gibi, belli bir yekûnü aşan silah alımlarının parlamentonun onayına sunulması da söz konusu değildir. ...İstihbarat toplamada sivil otoriteden ayrı hareket eden jandarma ve TSK, iç tehdidin değerlendirilmesi ve güvenlik politikaları açısından denetimi elinde bulundurarak, sivil otorite üzerinde siyasal güç sağlamaktadır." İşte, Avrupa Birliği'nde Türkiye'yi bekleyen uzun, zorlu bir sınav maratonu ve Türkiye'nin kendi geleneksel yapısından kaynaklanan, öncelikle de 'demokratik hafıza'ya kaydedilmesi gereken iç sorunlar... Bunun için de galiba, Rum kaprislerine takılmadan, bu çerçevede içeride oluşacak 'ulusalcı dalgalar'a kapılmadan inadına demokratikleşmek gerekiyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de önemle altını çizdiği gibi, önümüzde tek yol var: "Türkiye'de reform sürecini güçlü, kuvvetli hale getirerek hem kendi elimizi, hem AB'deki dostlarımızın elini güçlendirerek, azimle yürümek..."
|
![]()
| ||||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |