T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

İki patlama ve iki emniyet müdürünün açıklaması

Dün İnternette dolaşırken Eminönü'nde Mısır Çarşısı yakınlarında bir bombanın patladığı ve ilk belirlemelere göre 4 kişinin yaralandığına ilişkin bir haber okudum.

İki açıdan çok ilgimi çekti.

Birincisi haberin, aşağı yukarı 8 yıl önce yine o mahalde, Mısır Çarşısı girişinde cereyan eden bir patlamayı anımsatmış olmasıydı.

İkincisi de haberde yer alan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın açıklamalarının, Mısır Çarşısı patlamasından sonra hemen suçluyu ilan eden o dönemin Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in açıklamalarını çağrıştırmasıydı.

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Eminönü'nde 4 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlamayla ilgili incelemelerin sürdüğünü belirterek, "Çöp konteynırlarının içine sprey ve cam şişeler de atılıyor, patlama sıcaktan meydana gelmiş olabilir. Biriken metan gazları da var. Patlama olmuş. Metan gazından mı, parfüm şişelerinden mi olduğunu arkadaşlarımız araştırıyor." diyordu. (İster inanırsınız, ister inanmazsınız.)

Ve devam ediyordu: "Konunun çok fazla abartılmaması lazım."

Cerrah, sanki patlamanın başka bir nedene bağlı olması olasılığını önceden gündemden çıkarmaya çalışıyor gibi konuşuyordu.

Mesela, çöp konteynırında patlayan şey acaba, piyasada bol miktarda bulunan MKE yapımı bir el bombası olabilir miydi?

Yahut, Özel Kuvvetler'e bağlı hücrelerden birinin ordu depolarından alıp geri iade etmeyi unuttukları (!) başka herhangi bir patlayıcı?

Emniyet Müdürü o nedenle mi acaba meselenin "fazla abartılmamasını" istiyordu?

Tabii biz bunu bilemeyiz. Şeffaf bir idare ve şeffaf bir polis teşkilatımız olmadığı için bu olayın ardındaki gerçeğin de, sıcak nedeniyle parfüm şişelerinin patlaması mı, yoksa başka bir şey mi olduğunu kolayca öğrenebileceğimizi sanmıyorum.

8 yıl öncesinin Mısır Çarşısı patlamasında da zamanın emniyet müdürü, anında meselenin ne olduğu hakkında açıklama yapıp suçluları ilan etmemiş miydi?

Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in o meşhur açıklaması arşivlerde duruyor.

Hani, daha geçenlerde Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili davadan beraat eden Pınar Selek'ın boş yere 2,5 yıl hapiste yatmasına ve 8 yıl boyunca en ağır suçlamalara maruz kalmasına neden olan o sorumsuz açıklama:

"Mısır Çarşısı'nda 3'ü çocuk, 7 yurttaşın ölümü, 9'u yabancı uyruklu 121 kişinin de yaralanmasyla sonuçlanan patlamaya, PKK üyesi olduğu belirtilen bombacılar tarafından yerleştirilen zaman ayarlı TNT'nin yol açtığı belirlendi!"

8 yıl önce İstanbul Emniyet Müdürü böyle demişti ve ardından sosyolog Pınar Selek tutuklanmıştı.

Bugün o makamda oturan bir başka müdür yine erken hükme varıyor:

"Parfüm şişeleri ve vesair atıklar sıcaktan patlamıştır" derken, şunu da eklemeyi ihmal etmiyor:

"Mutlaka işin mahiyetini öğreneceğiz. İstanbul Emniyeti'nin şimdiye kadar aydınlatamadığı bir patlama olayı mevcut değildir."

Yine Mısır Çarşısı patlamasını anımsayıp "Acaba?" diyoruz.

Çünkü aynı emniyet müdürlüğünün sırf Pınar Selek'i suçlayıp mahkum edebilmek için kendi uzmanlarının verdiği, "patlamanın bombayla ilgisi yoktur" raporlarına karşı düzmece raporlar hazırlattığı mahkeme tutanaklarında duruyor.

Buna rağmen, Pınar Selek ve ailesine uzun yıllar acılar çektirmelerine rağmen Selek'i mahkum ettiremediklerini de biliyoruz.

Mahkeme kararını daha bir hafta önce ilan etti. "Patlamanın bomba nedeniyle olduğuna ilişkin yeterli delil bulunamamıştır" dedi.

Böylece, peşin hükümle sanık yaratan ve Selek'in suçlanmasını sağlayan Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'i de mahkum etmiş oldu.

Diyeceğim şu: 8 yıl arayla aşağı yukarı aynı yerde meydana gelen iki patlama olayı vesilesiyle emniyet müdürlüğü koltuğunda oturan iki yetkili de benzer bir davranış sergilemiş oldular.

İkisi de devlet reflekslerinin ve onlardan beklenen neyse onu yapmaya özen gösterdiler.

Biri, Hasan Özdemir, olaydan hemen sonra, "Bu bir bombadır, hazırlayanlar da bellidir" dedi. Rezil oldu. (Sadece rezil olmakla bu işten kurtulabilecek mi merak ediyorum.)

İkincisi, Celalettin Cerrah, "Bu bomba değildir, bu işi fazla kurcalamayın" diye anında açıklama yaptı. (Dileriz dediği doğrudur.)

Biz, ne peşinen insanların yargısız infaza kurban edilmelerinden, ne de devletin, ülkenin menfaatleri gerekçe gösterilerek bazı şeylerin örtbas edilmesinden yanayız.

Bize gerçekleri söyleyin yeter.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi