T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 16 HAZİRAN 2006 CUMA | ||
|
|
Gazetecinin görevi "haber peşinde koşmak" şeklinde tanımlansa da gün gelir, haber yapmaya çalışırken, gazetecinin kendisi haber konusu olabilir. Nasıl? Bilerek, isteyerek değil. Olaylar öyle gelişir, kendiliğinden. Mesela telsizden bir anons duyulur; falanca mahalle, filanca sokakta bir evde yangın olduğu yönünde. İçeride bir kişinin bulunduğu belirtilir. Ayrıntılara inildiğinde, yangın çıkan evin sık rastlanan çöp evlerden biri olduğu anlaşılır. Önceki gün Kadıköy'de olduğu gibi... Muhabirler, kameramanlar aceleyle verilen adrese giderler.
Sokağın iki yanına park etmiş arabaların arasından geçebilmişse itfaiye gelmiştir, polisler oradadır. Kapıdan, pencereden, gerekirse bacadan girilerek yangın söndürülmeye çalışılırken, gazeteciler de bilgi ve görüntü almaya çalışırlar. Herkes kendi görevini yapma gayreti içindedir. Öyle ya, gazetecilerin yangını söndürmeye, itfaiye erlerinin de haber yapmaya kalkışacak hali yok. Ancak kimi zaman bazı terslikler görülebilir. Şöyle: Görevi düzeni sağlamak olan polislerden bazıları, basın mensuplarının görev yapmalarını engellemeye mecbur hissederler kendilerini. Kameramanlara çıkışırlar. O fikre nereden kapılmışlardır, orasını bilemeyiz; vardır bir sebebi.
İterler, kakarlar... Yumruk atarlar, tekme savururlar... Dedesinden miras kalan Osmanlı tokadıyla girişirler... Ele geçirdikleri sert bir cisimle kameraya saldırırlar... Çok pahalı olan (ucuz olsa ne fark eder) kameraları kırmaya kalkışırlar... Fakat kamera bir tane değildir. Kahraman polis memuru birine tekme tokat girişirken, ötekiler görüntüyü kaydeder. Sıra ötekine geldiğindeyse berikiler çeker.
Geçen günkü yangın sırasında aynen bunlar yaşandı. Bir polis memuru kameramanlara tekme tokat girişirken diğerleri çekim yaptı. Kızgın polis, kameramanları engellemeye çalışırken, "Çeksene şunu, çek kardeşim, çeksene lan!" diye sinirle bağırıyordu. Kameraman "Çekiyorum işte" demeye ihtiyaç duymadan çekime devam ediyordu. Hâlbuki polisin "çek" derken kastettiği "kameraya çekmek" değil, "kamerayı çekmek" yani ortadan kaldırmaktı.
Meramının yanlış anlaşılabileceğini düşünmüş olmalı ki bir yandan kamerayı kırmaya çalışırken aynı zamanda "Ne çekiyon lan!" diye bağırmayı da ihmal etmiyordu. Sonunda ortalık biraz sakinleşip sokağa inildiğinde aynı polis memuru "Çektin mi bunları, hepsini çektin mi?" diye sordu, olumlu cevap alınca, takdir hisleriyle dolu "Aferin"le birlikte kameramana son yumruğu patlattı. Ardından kameraya mı yoksa kameramana mı olduğu tam anlaşılamayan bir tokat. O sırada kamera bir bulutları gösterdi, bir zemini. Esaslı tokattı. O görüntüleri seyrederken, ben de aynı şekilde takdir hisleriyle doldum taştım. Görev bilinci dedikleri bu olsa gerek.
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |