T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 16 HAZİRAN 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf KAPLAN

Dünyanın Müslümanlaşması tehlikesi

Her şeyin, tek bir küre üzerinde cereyan ettiği bir dünyada, Batılıları korkutan en temel şey, dünyanın hızla Müslümanlaşabileceği korkusudur; o yüzden Batılılar, İslâm'ı şeytanlaştırma ve Müslümanların İslâm'la ilişkilerini "ılımlı İslâm" gibi projelerle sakatlama ve İslâm'ı kamusal hayattan uzaklaştırma kaygılarını öne çıkarıyorlar.

Batılıları korkutan temel şey, seküler Batı kültürünün ve ürettiği tecrübenin, iki esaslı zaafının olması: Birincisi, seküler Batı tecrübesi, çatışma üzerine kurulu bir tecrübedir. İkincisi de, seküler kültür başka kültürlere -doğası gereği- hayat hakkı tanımaz.

Eğer İslâm, şeytanlaştırılmaz ve zaafa uğratılmazsa, her şeyin küre üzerinde cereyan ettiği, küresel iletişim araçlarının bu denli yaygınlaştığı bir zaman diliminde, İslâm'ın bu türden zaaflarının olmadığı zamanla anlaşılacak; bu da seküler Batı kültürünün ürettiği haksız hegemonyanın çatırdamasına yol açacak bir süreci tetikleyecektir.

Seküer kültür, tek boyutlu (sadece dünyayı / fizik gerçekliği mutlaklaştıran) bir kültür olduğu için, tek boyutlu olmayan diğer kültürleri anlayabilmesi imkânsızdır; dolayısıyla diğer kültürlerle birlikte yaşabilmesi de imkânsızdır.

Bu iki nedenden ötürü, seküler kültür, ancak ötekiler (hayaletlere dönüştürülecek hayalî düşmanlar) icat ederek varlığını sürdürebilir. Bu yalnızca Batı'da değil, -sekülerleşmiş bütün ülkelerde böyledir. Türkiye'de yaşanan akıl almaz gerilimler ve sorunlar, bunun bir göstergesidir.

2500 yıllık Batı kültürü tarihi boyunca, Batılılar, Müslümanlar gibi, farklı kültürlerle hiçbir zaman birada yaşama tecrübesine sahip olamamışlardır. Batı'da demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi söylemlerin geliştirilmesinin en temel nedeni budur. Bu söylemlerin, hayata geçirilebilemri imkânsızdır. Çünkü başka kültürler birazcık varlık ve hayatiyet belirtileri göstermeye başladıkları andan itibaren seküler kültürün taarruzuna maruz kalmaları ve etkisiz hâle getirilmeleri kaçınılmazlaşır.

Bugün Avrupa'da İslâm'ın az-biraz, yamru-yumru şekillerde de olsa, varlık göstermeye başlaması, Batılıların Müslümanları ötekileştirmeleri ve şeytanlaştırmalarıyla sonuçlanmıştır.

Avrupa tarihindeki tek farklı "kültür"ün temsilcisi olan Yahûdilerin, yüzyıllarca aşağılanmaları, kitleler hâlinde katledilmeleri ve nihayet insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından birinin kurbanı olmaları bunun en somut göstergesidir. Yahudilerin yaşadıklarına bakarak, yarın nüfusları hızla artan Avrupa'daki Müslümanların ne denli ürkütücü muamelelere maruz kalacaklarını kestirmek hiç de zor olmasa gerek.

Batılılar, İslâm'ın başka kültürlere hayata hakkı tanıma konusunda önerdiği ilkeleri ve tarihte Müslümanların, diğer dinlere ve kültürlere mensup toplumlarla birlikte barış, adalet ve hukuk düzeni içinde yaşa/t/ma tecrübesine sahip şu ân mevcut tek din olduğunu biliyorlar.

İslâm dünyasının bugünkü perişan hâline bakıp da söylediğim şeylere gelişigüzel ve sığ şekillerde itiraz edecek kişilere şunu söylemek isterim: Bugün, İslâm dünyası, bağımsız değildir; sömürgecilerin ürünü, eseri ve esiri olan bir dünyadır: Sömürgeciler İslâm dünyasını önce paramparça ettiler: Yerli laik misyonerleri İslâm dünyasının başına musallat ederek Müslüman toplumların dinamizmini dinamitlemekte, önlerini kesmekte "kukla" olarak kullanıyorlar.

İslâm dünyası, doğal kaynaklarını koruma ve şahsiyetini (zihnini, kültürel dinamiklerini, entelektüel kabiliyetlerini) özgürleştirme bağlamında Müslümanca bir asaletten yoksundur. Üstüne üstlük dışardan ve içerden gelen iki çapraz laik ateş arasında kalmış durumdadır: Bir yandan, Müslümanlıkla ilişkisini koparmama, öte yandan da, daha bir muhkemleştirme ve yeniden-müslümanlaşma mücadelesi vermektedir.

Her şeyin küre üzerinde cereyan ettiği bir dünyada, eğer İslâm şeytanlaştırılmazsa, tek boyutlu, çatışmacı ve ötekileştiririci seküler Batı kültürünün insanı, toplumu, tabiatı tahrip ettiği ve diğer kültürlere hayat hakkı tanımadığı kolaylıkla anlaşılacak ve İslâm'ın herkesi nasılsa öylece kabul edeceği küresel bir barış ve adalet düzeninin tesis edeceği bir dünyanın inşasının, -dolayısıyla dünyanın hızla Müslümanlaşmasının- önü birdenbire kendiliğinden açılmış olacaktır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi