T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 22 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Hatırlıyorsunuzdur, Hürriyet'e bir soru sormuştum. Sorumda ısrar da etmiştim üstelik. Emin Çölaşan'ın "Kahraman" başlıklı yazısı dolayısıyla ortaya hiç mi hiç düzgün (correct) olmayan "gazeteci - operasyoncu" yoldaşlığına ilişkin ilginç bilgiler dökülmüş, ancak -ne hikmet ise!- Hürriyet'in yayın politikasından sorumlu olanlardan tek bir laf çıkmamıştı. "Medeni bir ülke"de karşılaşılmayacak bir kayıtsızlıktı bu doğrusu... Ayrıca -bunu da hatırlıyorsunuzdur sanırım- iki kez dile getirdiğim sorumu -olması gerektiği gibi- gazetenin genel yayın yönetmenine değil, çok daha "mütevazi" bir seçimle gazetenin Okur Temsilcisi'ne postalamıştım. Olmadı, yoğun bir hafta geçirdiklerinden olacak sorum ciddiye alınmadı, cevaplanmadı.
Neyse, bunu da dert edecek halimiz yok herhalde... Hem zaten böyle bir "suçüstü" karşısında nasıl bir açıklama yapılabilirdi ki... Şimdi geçelim başka bir konuya: "Şemdinli davası"nda çıkan kararın bazı büyük gazetelerce (unutmayalım lütfen: "büyük gazete" derken terazide "ağır çeken" gazeteleri kastediyorum her zaman) "görülüş" tarzı dikkatimi çekmişti. Akşam gelişmeyi şöyle aktarıyordu: "Şemdinli'de jet karar: 39 yıl". Milliyet şöyle: "Şemdinli davasında jet karar: 39'ar yıl". Ve Hürriyet: "Şemdinli'de jet karar 2 astsubaya 39'ar yıl". Ne dersiniz, bu benzerlik ilginç değil mi? Üç büyük gazete -her işi bırakmış- bütün dikkatlerini kararın "jet"liği üzerine teksif etmişti... (Bu arada kimsenin hakkını yememek için şu bilgiyi de aktarmalıyım: Hürriyet gazetesi "jet karar"ı "yetim" muamelesi yapıp başsayfasının kervan geçmez bir köşesine atarken, Milliyet ve Akşam "karar"a hak ettiği yerleri ayırmıştı.) Kararın başına iliştirilmiş "jet" sözcüğünü görür görmez şöyle düşünmüştüm: Pek çok açıdan bu fevkalade önemli kararın "jet"liğine takmak hiç mi hiç iyiye alâmet değil! Vay sen misin (kendime söylüyorum!) böyle düşünen? Üzerinden bir gün geçmeden korktuğum başıma geldi. Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, "Tam masadan kalkarken" başlıklı dünkü yazısında sözünü ettiğim "jet" meselesine jet hızıyla girmez mi? (Görüyorsunuz artık Özkök'ün adını anarak yazıyorum çünkü Okur Temsilcisi beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı!) Şimdi kalkıp, masadan kalkmadan ulaşabileceğiniz "Tam masadan kalkarken"i size özetleyecek değilim herhalde... Sadece birkaç tespit yapmakla yetineceğim: Bu yazı bir "kitle gazetesi"nde yayımlanabilecek türden bir yazı değildir. Bu yazı ülkenin önde giden bir gazetecisinin kaleme alabileceği bir yazı değildir. Ve de bu yazı "masadan kalktıktan sonra" kaleme alınmış bir yazıdır. Yanlış anlaşılmasın; mahkeme kararlarının eleştirilmesi gibi benim de sıkça yaptığım bir işten söz etmiyorum. Bu eleştiriler tabii ki yapılacaktır ve yapılmalıdır. Buradaki mesele bambaşkadır. Hürriyet yazarı kurduğu ilişkiler ve yazısına yerleştirdiği imalarla mahkemeden oybirliği ile çıkan kararı sanık avukatlarıyla aynı bakış açısına yerleşerek, şâibeli konuma düşürmeye çalışmaktadır. Bakın mesela, yazarın "jet" işinden başlayarak "hain sorular" başlığı altında sıraladıklarına: "PKK'ya yakınlığı ile tanınan bir gazete, hâkimlerden birinin izne çıkacağını önceden yazmıştı. Nitekim öyle olmuş ve onun yerine gelen daha da ağır bir ceza istemişti." / "Acaba Yüksek Askeri Şûra'dan önce 'Verilmek istenen bir mesaj mı vardı?' Eğer öyleyse, bu karara başka 'arzular' karışmış demektir." / "Gelelim başka bir karşılaştırmaya. Türkiye'de bu kadar hızla yargılanan başka biri var mı? Var... Abdullah Öcalan. PKK elebaşısının, yargılanması 29 gün sürmüş. Astsubayların ise 1,5 ay. " / "Türkiye bu kararla bazı iç ve dış 'demokratların' gözünde olumlu puan almış olabilir. Bir vatandaş olarak benim gözümde durum böyle değil." / "Umarım bu kadar kısa sürede verilen kararla 'adalet gerçekten tecelli etmiştir'... Yoksa, 20 yıldır o bölgede kahramanca savaşan askerlerimize, telafisi hiç mümkün olmayan bir iftira atılmış olacaktır." Anlaşılan o ki, toplumun farklı kesimlerinin beraberinde zenginliği de getireceği umulan demokrasi yolunda ortaya koyduğu teori ve pratiğin önünde duran ve bir biçimde aşılması gereken önemli engellerden birisi de Hürriyet'tir. Oysa adı ne güzel...
|
![]()
![]()
| |||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |