|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 1 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Hiç sevmem o lafı ama, şimdi trend 28 Şubat güzellemesi yapmak... Hayır, "İyi ki 28 Şubat'ı yaptık, iyi ki devleti uçurumun kenarından kurtardık" diyen sayın ve değerli Süleyman Demirel'den sözetmiyorum. Bu, kendi ifadesiyle "altı kere gitmiş, yedi kere gelmiş", devleti uçurumun kenarından kurtaranlarca iki kez alaşağı edilmiş (Bkz. 12 Mart ve 12 Eylül müdahaleleri) sayın liderin beyanlarını tarihe ve vicdanlara havale ediyoruz. Benim kastım, hiç de gereği yokken, günah çıkarma moduna girmiş mağdurlar. Son yıllarda, bazı arkadaşlar, (aralarında "İslamcı kanaat önderi" kimliğiyle tanınanlar da var) postmodern darbenin "sağaltıcı" (tedavi edici) yönüne dikkat çeken yazılar yazıyorlar. Durup durup, geçmiş yergisine dayalı itiraflarda bulunanlar da var. 28 Şubat olmasaymış, "öteki"ne bakıştaki kronik önyargımız devam edecekmiş, insanlar artık daha sağlıklı düşünüyormuş, kimileri sakalını kesmiş, kimileri kadın eli sıkmaya başlamış, kimileri olmadık mekanlarda boy göstermeye başlamış, kimileri kurtuluşu başını açmakta, kimileri de kendilerine bir "sol geçmiş" uydurmakta bulmuş, çünkü hiçbir şey artık eskisi gibi değilmiş... Bunu bir "sıhhat belirtisi" sayarsanız, doğrudur... 28 Şubat birçok şeyi değiştirdi, artık hiçbir şey eskisi gibi değil, iyi ki de değil... Fakat, birçok iyi ve sağaltıcı özelliğine vurgu yaptığımız 28 Şubat, problemleri çözme konusunda ortaya bir "ortak irade" çıkarabildi mi? Hadi bu problemlerin ne olduğunu tek tek dercetmeyelim. Her saniye, dakka bunları yazıp duruyoruz zaten... 28 Şubat birçok bakımdan iyi olmuş olabilir. Sorun, itirafçıların ya da değişerek dönüşmüş ve doğru yolu bulmuş mağdurların çizdiği geçmiş resminde... Bazı sağlıksız marjinal çıkıntılıkları saymazsanız, hiç kimsenin, hiçbirimizin (ve tabii adına "kara kalabalıklar" denilen kahir ekseriyetin) geçmişi, itirafçıların çizdiği "dehşet tablosu"yla örtüşmüyor. 28 Şubat'ta olan nedir? Demokratik normale müdahale edilmiş, halkın oylarıyla seçilen ve TBMM'den güvenoyu alan hükümet düşürülmüştür. Ardından, Andıç'lar hazırlanmış, çürütme kampanyaları düzenlenmiş, insanlar işlerinden güçlerinden edilmiş, "özel hayatlar" hallaç pamuğu gibi atılmış, bazı dernek, vakıf ve partilerin kapısına kilit vurulmuş, okullar kapatılmış, akabinde "banka soygunları" başlamıştır. 28 Şubat'ın normalleştirici bir işlev gördüğünü ve iyi olduğunu itiraf edenlere söylenecek şey şudur: "Öteki"ne bakıştaki kronik önyargınızı değiştirmeniz, artık daha sağlıklı düşünmeye başlamanız, sakalınızı bıyığınızı kesmeniz, cins-i latifle ortak mekanlarda boygöstermeniz, okeye dördüncü yazılmanız için ille de sopa yemeniz mi gerekiyordu? Kişisel olarak ıslah-ı nefs etmiş ve doğruyu bulmuş olabilirsiniz. Herkes değişir, dönüşür, sıçrar, zıplar, fikirlerinin sağlamasını yapar ve sonunda doğru saydığı bir yol tutturur. Haddizatında böyle olması da gerekmektedir. Değişin, sıçrayın, zıplayın, herbir şeyi yapın da, siyasete ve demokratik normale yönelik asker müdahalesini "terbiye" ve "tedavi" sözcükleriyle açıklamayın. Bari bunu yapmayın. Darbelere "terbiye edici", "yola getirici" bir işlev yüklediğinize göre, demek ki sadece dünü algılama ve değerlendirmede değil, bugünü algılama ve değerlendirmede de sorunlarınız var...
|
![]()
| ||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |