|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 1 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
İslâm Dünyası Kerbelâ örneğinin bilincine varsa idi, önce Haçlı Seferleri'nin, ardından Moğol İstilâsı'nın elem ve musîbetlerini çekmezdi. Bu musîbetleri çektikten sonra bile İslâm Dünyası tam veya hiç değilse önemli bir çokluk ile uyanmadığı için musîbetler sürdü. Bugün yine Yeryüzü Canavarı'nın dalaması ile canavarlaşanlar "Huseyn âsî ve suçlu idi, bu sebeple cezalandırılması meşrudur" diyebilmektedirler. Bu bedbaht veya bedhâhların kimler olduğunu öğrenmek isteyenler, Adnan Demircan'ın kitabına bakabilirler. (İslâm Tarihi'nin İlk Asrında İktidar Mücadelesi, Beyan, İstanbul 1996, s.367 vd.). Moğol İstilâsı Anadolu'da etkisini yitirdikten sonra, İstanbul'un fethedildiğini ve İslâm Âleminde güçlü bir fitne olmadığını gören fesatçılar, Çaldıran Savaşı şartlarını hazırladılar. Fatih Sultan Mehmed de Uzun Hasan ile savaşmıştı, fakat bu savaşın bir "din savaşı" olduğunu iddia eden yoktu. Buna mukabil Çaldıran Savaşı; İslâm Âlemi'nin durması ve gerilemesinin dönüm noktası idi. Bu bilince varanların nisbeten çoğalması; Yeryüzü Canavarı'nın yeniden belirlenmesinden ve Ortadoğu'ya, İslâm Âlemi'ne fitne ateşi püskürtmeye başladıktan sonra olabildi. Birinci Dünya Savaşı başlayıp Almanlar Osmanlı'dan cihad fetvası alınca, İngilizler de buna karşı bir cihad fetvasını İran Sarayı'na ısmarlamak istediler. Fakat Saray'da bu yetki yoktu. Müctehidler de, bugün meselâ Muktedâ Es-Sadr'da müşahede ettiğimiz bir İslâm birliği bilinci ile, Osmanlı ile İran'ı ve Şi'î Osmanlı teb'asını biribirine düşürecek bu fetvaya kesinlikle karşı çıktılar. (Buna da ben uydurmuyorum, o sıralarda yanılıyorsam İran'da bulunan bir Osmanlı Subayı: Ö.F. Mardin, bu olayı kitabında naklediyor.) Şimdi Yeryüzü Canavarı kendisini daha güçlenmiş gördüğü için, ikinci bir Çaldıran Savaşı'nı başlatmak üzere, Onikici İmam'ın annesinin, babasının, dedesinin ve babasının halasının kabirleri bulunan türbeye ateş püskürttü. Yüce Sevgili (S.A.) , "Mü'min bir inden iki kez dalanmaz" buyurmuştu. Dalanacak mıyız? Yoksa çıldıranın yine maddî ve manevî servetini Canavar'a çaldıran taraf olacağını nihayet kavramış olarak bu 'İkinci Çaldıran' tehlikesini bertaraf mı edeceğiz? "Savaşma, sev!" düsturunun tam benimseneceği zamandır! Başbakan "İran'a, Irak'a, yakın ülkelere çağrı yaptık... Salı günü Irak Başbakanı bizi ziyarete gelecek, arkasından da Muktedâ Es-Sadr gelecek" müjdesini veriyor. Umarım ve Allah'dan dilerim ki bu doğru girişim hayır ile sonuçlanır. Fakat Çaldıran kundakçıları da boş durmayacaklar ve Caferî'nin gelişini de Sadr'ın gelişini de Hamas ziyaretinin altına ve Türk yönetiminin "pasif"ine, zimmetine yazacaklardır. Bu arada da bazı gaflet ehli fırsatı ganîmet bilip Canavar'a vararak "mühr_i hümayünunu bana verirsen Şi'î ve Sünnî'yi biribirine kırdırırız" diyeceklerdir. Sakın ey Ehl-i Vatan, aman! Bu onun bir provasını Maraş'da görmedik mi? Moğol Tahakkümü sırasında, Onüçüncü yüzyıl Anadolu'sunda, Mevlânâ halkı uyuşturmuyor, bu istilâyı ve zulmü ümitlerini ve manevî güçlerini kaybetmeksizin atlatabilmeleri için Sevgi'ye çağırıyordu. Şems-i Tebrîzî de Mevlânâ'yı Sevgi'yi "bilme" mertebesinden "bulma" mertebesine yükseltmeye me'mûr olarak gelmişti. Ne Şems Moğol ajanı idi, ne de Mevlânâ Moğol yanlısı idi! her ikisi de Sevgi ajanı, Sevgi yanlısı idiler! Mevlânâ halkın manevî gücünü ayakta tutmak için: "Sen Tatar'dan korkuyorsun, çünkü Allah'ı bulmuş, tanıyabilmiş değilsin, (Hiçbir ırk, hiçbir millet tümü ve bütün bireyleri ile barbar, dinsiz, vahşî olarak görülemez), ben Moğollar'dan iki yüz İslâm bayrağı çıkarırım!" diyordu. Mevlânâ ve Şems de bize, anlayana; Allah'ın birer ni'metidir. Mevlânâ, o şartlar içinde Sevgi ehli olan Hıristiyan rahipler ile de "gül alıp gül satıyor, gülden terazi tutuyor, çarşı-pazarın gül olması için" çalışıyordu. Şimdi Yüce Sevgi Şehidi'ni âsî ve bâgi olarak görebilen insanlar varken, Şems ve Mevlânâ'ya "bilimsel görünümlü", fakat Gerçek Pazarı'nda tümü çürük ve kalp olan isnadlar yapılmasına şaşılmaz, ancak acınır, esef edilir. Hayırlar feth ola! Şerler def ola!
|
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |