Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
Son Dakika
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Resul TOSUN rtosun@yenisafak.com.tr

Hükümetin takip ettiği dış politika kimilerini şaşırtıyor kimilerini hiddetlendiriyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçilirken de belediye tecrübesi yok diye eleştirilmiş ama dört senede gerçekleştirdiği başarılarla dostlarını da hasımlarını da şaşırtmıştı.

Başbakanlığa yürürken de devlet tecrübesi yok diye eleştirilmişti ama bugün gelinen noktada Türkiye'nin dünden daha iyi olduğunu söylemeyen yok gibidir. İcraatlar ortada, rakamlar ortada (Eleştirilmek istenirse eleştirecek de çok şey bulunur. Tıpkı muhalefetin yapılanları görmeyip henüz yapılamayanları gündeme getirdiği gibi).

Bu hükümet iktidarı devraldığında demir leblebi kıvamında üç dış politika sorununu kucağında buldu. AB, Kıbrıs ve Irak meseleleri.

AB üyeliği konusunda sessiz devrim diye nitelenecek cesur adımlar atıldı ve yarım asırdır elde edilemeyen sonuca bu hükümetle ulaşıldı. Müzakereler başladı.

Birileri Başbakan'ın kimliğine ve geçmişine bakarak bu hükümetin AB konusunda samimi olmadığı tezini işleyip durdu. Aleyhinde propaganda yaptı. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki dün AB taraftarı olanlar bu hükümetin AB'ye üyelik istikametinde attığı adımları görünce bu kez AB'den kuşkulanarak AB karşıtı oldular.

Bir diğer farklı kesim ise aynı gerekçeyle AK Partililerin kimliklerine bakarak 'bunlar AB'ye teslim olurlar İslam dünyasına sırt çevirirler' tezini işlemeye başladı, gömlek üzerinden siyaset yaptılar. Zannettiler ki, bu hükümet tarihinden kültüründen kimliğinden utanır sıkılır, dolayısıyla batıya ve batıcılara yaranmak için doğuyu ihmal eder.

Öyle zannettiler, o istikamette konuştular, yazdılar, çizdiler. Oysa bugün gelinen noktada Türkiye, cumhuriyet tarihinde İslam dünyasıyla ilişkilerinin en üst düzeyde olduğu bir dönemi yaşamaya başladı. Komşularla ilişkilerin düzeltilmesinden tutun tüm Ortadoğu ülkeleriyle, Asya ülkeleriyle ve Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerin en üst düzeye çıkması sağlandı. Mesela ihracatta bile 36 milyar dolardan 73 milyar dolara çıkarken İslam dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi çok önemli rol oynadı. Ve ilk kez İslam Konferansı Örgütü'nün genel sekreterliğine bir Türk vatandaşı yine bu dönemde seçildi.

Bu hükümet bir taraftan AB ile ilişkileri en üst düzeye çıkarırken bir taraftan da İslam dünyasıyla ilişkilerini geliştirmeye ve güçlendirmeye çalıştı.

Kıbrıs konusunda Türkiye'nin uluslar arası platformda ilk kez haklı konuma gelmesi de yine bu dönemdedir.

Üç demir leblebiden üçüncüsü olan Irak meselesinde de işgal öncesi ve sonrası Türkiye oynadığı etkin rol sayesinde öne çıkan ülke oldu.

Geçen hafta Filistin'in yeni iktidar partisiyle görüştü diye eleştirilen hükümet bu kez Irak'taki taraflarla görüşüyor. Şii-Sünni çatışmasının önüne geçmek için inisiyatif kullanıyor.

Eminim bizim kimi konuşan ve yazanlarımız dün Filistin iktidar partisiyle görüşülmesini eleştirdikleri gibi şimdi de Şii lider geldiğinde onun kıyafetine bakarak ileri geri söz edeceklerdir.

Bizdeki şekilci düşünüş biçimini tercih edenler, insanları bilgisiyle becerisiyle ve üstlendiği misyon ile değil de onun üzerindeki kılık kıyafetiyle ilgilendiği için böyle durumlarda önyargılı olmaktan kurtulamıyorlar.

Hem bölgesel hem de küresel güç olabilmek için dünyayı doğusuyla batısıyla tanıyıp ona göre politika geliştirmek gerekiyor.

Hükümetin her alanda başarılarından söz etmek mümkündür ama bence en başarılı olduğu alanların başında dış politika gelmektedir.

Hafta sonunda Anadolu içlerindeydim. Irak'taki Şii-Sünni çatışmasında Türkiye bir şeyler yapmalı diyen vatandaşlarımıza bu isteklerini hükümete aktarma sözünü vermiştim. Ama ben daha Ankara'ya dönmeden tarafların Türkiye'ye davet edilmeleri ve Müslüman'ın Müslüman'a kırdırılması senaryosuna karşı Türkiye'nin inisi-yatif alması "Budur" dedirten bir atak oldu.

Evet hükümeti eleştirmek de mümkündür. Fakat dünya gerçeklerini görüp hem batı ile hem de doğu ile ilişkilerini en üst düzeye çıkarma politikasını takdir etmemiz gerekir.

Irak'ta alınan son inisiyatif ise ayakta alkışlanmalıdır.

Geri dön

Yazdır

Yukarı