T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Salih TUNA

Dağınık bir kafayı toplamak niyetine beş günlük salaklıklar

Son zamanlarda sigara paketlerinde tuhaf yazılar yer alıyor. Mesela, eşek kadar, "Sigara öldürür" uyarısı var. "Sigara öldürür"müş. Biz bu merete biraz da "ölmek" için başlamadık mı?! İlk gençlikte kırık sevdaların, ölümüne aşkların eşiğinde, "Ölüyorum kız sana" demek için yani! Lafın düzünü edelim; bu uyarılar gençlerin sigara içme dürtüsünü kamçılamaktan başka işe yaramaz.

Diyeceksiniz ki hiç mi faydası yok? Olmaz olur mu! En azından yirmi beş yıllık tiryakiliğin ardından sigarayı bırakmamı, o sevimsiz uyarılar tetikledi. Ama asla içerikleri ile değil. Demem o ki; "Sigara laikliğe aykırıdır" yazsa da, "Havalar soğuk, sıkı giyinin, üşütmeyin anam" yazsa da sigarayı bırakırdım. Gün boyu bir "uyarının" muhatabı olmak, uyarılmış bir vatandaş olarak dolaşmak canımı sıktı, hepsi bu! Ayrıca bir erkek için, gebelikte sigara içmenin sakıncalarının yazdığı sigara paketini taşımanın hiç de çekici olmadığını kabul edersiniz herhalde.

Gelgelelim sigarayı bırakmakla uykusuzluk, gerginlik, depresyon, motivasyon bozukluğu gibi ne kadar rezillik varsa hepsi birden ilk günden üzerime çullandı. Daha önce sigaradan kesin dönüş yapan, halden anlar dostlardan medet aradım. Ağız birliği etmiş gibi hepsi de, "Sigarayı kafandan atacaksın!" dediler. Hadi ya!.. Kafamdan atsam, kafamda olmayan şeyi size nasıl sorayım? Sigara içmemek sinirlilik yapıyor ve bu da sigara kullanmayanların gıcıklıklarını aratmayacak kadar yeterince sinir bir durum zaten.

İkinci gün, sigara düşüncesinden uzaklaşmak maksadıyla iki adet "komplo teorisi" kurdum. İlki, "Eller Ay'a biz yaya" deyimini sorguluyordu. Ay'a çıkmışlar ama en sonunda gelip bizim Bağdat'ı işgal etmişlerdi. "Yoksa Ay'a çıktıkları da mı yalan lan?" gibi soruları da akla getiren mütevazı bir şeydi. İkincisi, bir çok şeyi açıklamaya elverişli; tempolu, eğlenceli, "hisli duygulu", heyecanlı bir komplo teorisiydi. Başka zaman anlatırım.

Üçüncü gün dayanılır gibi değildi. Dikkatimi hiçbir konuya yoğunlaştıramıyordum. Yarım yamalak kelimeler, düşünceler kafamın içinde cirit atıyordu. Sözgelimi vaktiyle ekmek parası uğruna Almanya'ya gurbete giden insanlarla, hak ve hukuk aramak için AHİM'ye başvurmak zorunda kalanlar arasında illiyet bağı kuruyordum... Zavallı kafam, "merkez medya"nın Hamas konusundaki duyarlığı ile Bakanlar Kurulu'nun İran'ı 'uyaran' tutumu arasında psikolojik akrabalık keşfediyordu.

Dördüncü gün artık evde duracak takatim kalmamıştı. Arabaya atladım, sahil yolunda otuz kilometre hızla sürmeye başladım. Sigarayı unutabilmek için kafamda, Joseph Silk'in "Evrenin Kısa Tarihi"ni dolaştırıyordum. Uzun bir korna sesiyle kozmik ışık ve kara deliklerden dikiz aynasına döndüm. Yol müsaitti, sinyal verdim, geçmedi. Üstelik tekrar ve uzun bir 'daaat' daha. Durdum. O da durdu. Çok geçmeden klakson çalan, her halinden Kurtlar Vadisi'nin hiçbir bölümünü kaçırmadığı belli olan adam yanıma geldi. Adamın ne diyeceğini beklemeden mevzuya kozmik agnostisizmden daldım ve ara vermeden ilgisizce sürdürdüm. Bize ışığı henüz ulaşmayan yıldızlardan da bir cümleyle bahsettikten sonra, "Yerküremiz, güneşin çevresinde saniyede otuz kilometre hızla dönerken ben yolun sağından saatte otuz kilometre hızla gitsem ne olur, üç yüzle gitsem ne olur?" diyerek yavaş araç kullananlara uyuz olduğunu sandığım adama 'mesaj'ımı vermeye çalıştım. Her halinden Emin Çölaşan hayranı olduğu anlaşılan adam hiçbir şey anlamadığını, "anlıyorum" diyerek ispat edince, "Madem anlıyorsun niye korna çalıyorsun?" diye bozuk attım. Özür dilercesine, "Beyefendi" diye mırıldandı, "Arka kapınız açıktı da, o bakımdan şey ettim..."

Beşinci gün bu yazıyı yazdım. Kafam darmadağınık, dimağım paramparça. Sürçü lisan ettiysem affola.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi