T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

'Evren suç işledi' kabul ama asıl suçu kim işliyor?

Kenan Evren yine konuştu ve başından beri söylediği şeyleri tekrarladı. 12 Eylül darbesini yapmaktan pişman olmadığını, ölüm kararlarını imzalarken ellerinin titremediğini, ülkede her tür vahşet cereyan ederken ve insanlık adına bir yığın cinayet işlenirken hiç rahatsızlık duymadığını, tam tersi görevini yapmış insanların iç huzurunu hissettiğini...

Ve 12 Eylül'le ilgili bir yığın hikayeyi bize o anlatmadı mı? Anlatmaya devam etmiyor mu? Hâlâ konuşmuyor mu?

12 Eylül cuntasının lideri Kenan Evren kendisine mikrofon uzatıldıkça, memleket meseleleri hakkında 'yüksek' fikirlerine başvuruldukça daha çok konuşur.

Niye konuşmasın?

Dünyanın neresinde, yaptığı darbenin üzerinden 26 yıl geçtiği halde hâlâ marifetlerini anlatmaya devam eden bir darbe lideri görülmüş?

Türkiye'de var. İftihar edebiliriz. Ediyoruz netekim...

Gazetelerimizin baş köşelerine çıkarıyoruz. Televizyonlarımızın 'prime time'larına konuk ediyoruz.

Darbeyle canına okuduğu, emir komuta sistemi içindeki kışlalara çevirdiği üniversitelerimizin baş köşelerinde, gözünü kırpmadan insanları nasıl ölüme gönderdiğine ilişkin soğukkanlı hikayelerini dinliyoruz.

78'liler Girişimi, yaptıklarından hiçbir pişmanlık duymadığını söyleyerek 12 Eylül'ün hesabının mutlaka görülmesini talep eden kamuoyuna meydan okuyan darbeci Evren'in suç işlediğini söylüyor.

Evren, arkadaşları ve onları bu işle görevlendiren yapı 26 yıl önce o suçu işledi.

Bugün hür dünya ülkelerinin -yarı demokrat olsalar bile- neredeyse tamamında lanetlenen ve suçlanan darbeciler, bizde neredeyse baş tacı ediliyor.

Çünkü devletimiz onların yaptığı askeri anayasanın arkasında hâlâ aslanlar gibi duruyor.

Hiç kimsenin gücü darbecilerden hesap sormaya yetmiyor.

Darbecilerden hesap sorulmasının önündeki en büyük engel yasama, yürütme ve yargı... Yani devletin ta kendisi...

Öyleyse bugün hâlâ 12 Eylül rejiminin devam ettiğini söyleyenler bir gerçeği işaret etmiş oluyor.

Cuntacılar tarafından hazırlanan Anayasa'yı bütünüyle değiştirmeye hangi siyasi partinin gücü yetti. Hangi siyasi parti gerçekten böyle bir şeye niyetlendi?

AB yolunda yapılanlar, bu Anayasa'nın temel mantığı olan militarist ve yasakçı zihniyeti değiştirmeye yetmiyor.

Bu Anayasa'nın arkasındaki gücü tartışmadıktan sonra 12 Eylül zihniyeti ortadan kaldırılamaz.

Bu zihniyet ortadan kaldırılmadan da Türkiye'nin AB'ye tam üye olması düşünülemez. Çünkü AB içinde darbecilerini cezalandırmamış tek bir ülke bulunmuyor.

O nedenle bugün kalkıp da, "Evren suç işliyor" demenin pratik bir faydası yok. Tabii sembolik bir faydası olabilir. Şili'de bile yıllar sonra cuntacı general Pinochet hapse atılamadıysa da mahkum edildi.

En önemlisi de insan karşısına çıkamaz hale getirildi.

Bizde böyle mi? Bizimki hergün insan karşısına çıkıp marifetlerini anlatıyor. 18 yaşına gelmemiş çocukları nasıl idam sehpasına yolladıklarını, aynı yaşlardaki üniversite gençlerinin önünde övünçle tekrarlıyor.

Kabahat onda mı? Onun zaten darbe yapmak nedeniyle suçlu olması gerekir.

Ama asıl suç kimde?

Nerede, yakınları darağacına gönderilen sokak ortalarında, işkencehanelerde, cezaevlerinde öldürülen, işkencelerden geçirilip sakat kalan, akıl sağlığını, işini, evini, mesleğini, ailesini kaybeden, darbeden zarar gören onbinler, yüzbinler, milyonlar ve onların aileleri nerede?

Onların hergün bu zatı muhteremin karşısına çıkıp, onu sürekli rahatsız edip hayatını cehenneme çevirmeleri gerekmez mi?

Bu lafları söyleyen ve yaptıklarıyla övünen bir cunta liderini baş köşesine çıkarıp misafir eden üniversitenin, onun söylediklerini dinleyen gençlerin, onun suç niteliği taşıyan açıklamalarını yayınlayan ve hâlâ 12 Eylül'ü savunmaktan utanmayan medyanın bütün bu olup bitenlerde sorumluluğu yok mu acaba?

Zaman Gazetesi'nde Dr. Vahap Çoşkun bu darbeci generalin konuşmasıyla ilgili bakın ne diyor: "Tüylerimin ürperdiğini ve yüzümün kızgın bir utançla kıpkırmızı kesildiğini hissettim. Coşkulu bir dille ölümü kutsayan ve gencecik bedenleri darağacına göndermeyi bir övünç vesilesi sayan biriyle aynı kategoride değerlendirilmekten, yani ikimize de insan denilmesinden, derin bir utanç duydum." Böyle birine platform açanlar, sütün açanlar ve ekran açanlar da dilerim aynı utancı duyarlar.


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi