T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 MART 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kulis
Taha KIVANÇ


'Fısıltı çetesi'

Uluslararası önemi de bulunan 'sol' gündemle ilgili yazan birinin sütununda 'Ayıbın sınıfsallığı: Yoksul kapansın, zengin açılsın!' başlığını görünce gel de okuma. Yazının giriş cümleleri şöyle: "Henüz kimse yüksek sesle söylemiyor. Oysa bazı hastanelerde erkek doktorlar kadın hastalara, kadın doktorlar da erkek hastalara dokunmuyor artık. Bazı 'dini bütün' hekimler günaha girmemek için hastalarını muayene etmiyor, cehenneme gideriz korkusuyla herhalde, kimi hekimler mesleklerini icra etmiyor. Oysa birçok şehrin birçok hastanesinde oluyor bu. Muhakkak siz de duymuşsunuzdur birkaç hikâye bu konuda. Ama kimse bunu açık açık konuşmuyor. Çünkü Türkiye, göze batacak şekilde değil, santim santim muhafazakârlaştırılıyor."

Sizler de, ben de aynı ülkede yaşıyoruz. Hele ben daha çok 'muhafazakâr' insanlarla çevriliyim. Tanıdığım kadın doktorlardan erkek, erkeklerden kadın hasta kabul etmeyen tek bir kişi yok. Kendim dişlerim için bir kadın hekimin hâzik ellerine teslim oluyorum. Yok, yok, yok...

Peki, öyleyse iddia nereden çıkıyor?

Önceki gün, bir ara Meclis'te de bulunmuş bir meslektaşla konuşurken söyledikleri belleğime kazındı. ANAP'lı o dost ve Mesut Yılmaz'ın yanlış yapmadığına bugün de inanıyor. "Ama, bu öyle bir iş ki" dedi konuşurken, "Birdenbire ülkenin dört bir yanından akıl almaz iddialar kulaklarımıza gelmeye başladı. Tezvirat bütün ülkeyi sarıverdi..."

Tunceli il başkanı, "Kömür madenini kardeşiniz almış; taşıma işini Tuncelili şoförler eliyle yapması için tavassutunuzu rica ederim" diye başvurmuş... Mardin'den benzer bir talep petrol taşımacılığı konusunda gelmiş... "Aslı yoktu, ama neredeyse bütün Türkiye'de ne var ne yoksa hepsi Yılmaz Ailesi tarafından götürülüyormuş hissi verildi" dedi o dost-meslektaş...

Bir yandan dostuma itirazlarımı sıralarken, aklım da bir yandan şu sıralarda karşı karşıya olunan tezvirata takıldı. Yine bir operasyonla karşı karşıyayız. Bir tutamak noktası bulununca kanırta kanırta herkesi ve her alanı kapsayacak kadar genişletme ameliyesi devreye girebiliyor.

Hani, ara sıra 'devlet içinde örgütlenmiş çeteler' ve sivil uzantıları ortaya çıkartılıyor ya, biz onların hepsini oraya buraya bomba koymakla veya fâil-i meçhul cinayetle görevli tipler sanıyoruz. Oysa, onlar arasında, aslı astarı olmasa da bazı iddiaları doğruymuş gibi yaymakla görevli 'fısıltı çeteleri' de var. Düne kadar sessiz duran biri karşınıza çıkıp "Götürüyorlar, hem de büyük" diye başlayan cümleler kurunca, sizin de içinize kurt düşer elbette...

Ak Parti hükümeti için tehlike büyük: Yolsuzluk hassasiyetine inandığı için kendisine oy vermiş ideolojik saplantıdan uzak geniş bir seçmen kitlesini hedef alan 'yolsuzluk' eksenli tezviratlara muhatap... Uydurulanların bir bölümü de kendisini 'dindar' tabanı nezdinde gözden düşürecek tarzda... Tabii, 'zinde güçler' açısından 'tabu' konular da gündeme taşınıyor ki, "Vay namussuzlar" demeyecek kalmasın...

Böyle bir ortamdan 'çete' bağlantısı bulunmayan kişiler bile etkilenir. Kendisine iletilen aslı astarı bulunmayan iddiaları bir süre sonra onlar da tekrarlamaya, hatta yazarsa sütununa taşımaya başlar. Bugünlerde olan bu. Örgütlü bir kampanyaya muhatap olduğunun farkına varamayan siyasî kadrolar, tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi, kavurucu sam yeli ertesinde, "Yahu iktidarımızı alıp götüren neydi?" diye kara kara düşünmeye başlar...

Ne yazık ki, Ak Parti de böylesine bir kampanyaya mâruz bugün ve hâlâ ne olup bittiğini tam farkedemediği için, eli-kolu bağlı hareketsiz kalıyor, bunaltıcı havanın kendiliğinden geçip gitmesini bekliyor... Ne kadar yanlış...

Yazının girişinde alıntıladığım satırları yazan Ece Temelkuran 'demokrat' bir yazar olarak bilinir. Bu sebeple, kimbilir kaçıncı kez demokrasiyi hedef alan böyle bir kampanyanın içinde yer almaktan kendisini tenzih ederim. Onun böyle bir yazıyla devreye girmesi bizlere 'kampanya' konusunda suçüstü yapma fırsatı sağlaması bakımından önemli.

İddiayı bir daha okuyalım: "Oysa bazı hastanelerde erkek doktorlar kadın hastalara, kadın doktorlar da erkek hastalara dokunmuyor artık. Bazı 'dini bütün' hekimler günaha girmemek için hastalarını muayene etmiyor, cehenneme gideriz korkusuyla herhalde, kimi hekimler mesleklerini icra etmiyor. Oysa birçok şehrin birçok hastanesinde oluyor bu."

Ece Temelkuran lütfen bana yardımcı olsun: Acaba hangi şehirde, hangi hastanede, hangi doktor karşı-cinsten hastalara bakmıyor? İddiayı kulağına fısıldayanlara o sorsun aynı soruyu ve cevabı bizimle paylaşsın. Belki böylece 'fısıltı çetesi'ni enseleme fırsatı buluruz.

Zor günlerden geçiyoruz.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi