|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 MART 2006 SALI | ||
|
|
Sembolik olarak 21. yüzyılı savaş ve katliam sahnesiyle açan Amerika'nın Irak'ı işgal edişini üzerinden tam 3 yıl geçti. Bölgedeki tüm dengelerin alt üst olduğu ve gelecek dönemin muhtemel daha da kaotik bir hal alacağı Ortadoğu'nun işgaliyle başlayan bu sürece ilişkin farklı yorumlar yapılabilir. Ne var ki, ister işgale alkış tutun, ister direnişçi olun, ister bölgenin geleceğini çalan neocon emellere karşı çıkın herkesin varacağı ortak sonuç; işgalin artık ahlaki anlamda savunulabilir bir boyutunun kalmamış olduğudur. İşgal öncesi Bush yönetiminin vaat ettiği 'Ortadoğu cenneti'nden böylesi bir 'cehennemi tablo' çıkarmak için binlerce Müslüman'ın kanının, hayatının ve tüm Iraklıların ülkelerinin ellerinden alınması gerekti. Hiçbir vicdan ve ahlak sahibinin kabul edemeyeceği bu yeni sömürgeciliğin acımasız yüzünü aramızda savunanlar çıksa da artık, bizzat Amerikan yönetimi bile kendini savunmaktan aciz durumdadır. Beyaz Saray'daki çatlak derinleşirken, kan ve ateşin bir ülkeyi boğuşunun 3. yılında Bush ve ekibinin sesi de artık eskisi gibi gür çıkmıyor. Gösterdikleri işgal gerekçeleriyle tüm dünyayı aldatmaları gibi, işgalin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan siyasal kaos, tetiklenen iç savaş, milyonların gözyaşı karşısında, tam bir yüzsüzlük örneği sergileyerek baştan belirlenmiş ve aslında hiçbir gerekçeye ihtiyaç duymadıkları stratejiyi sürdürmeye niyetli olduklarını belirttiler. Stratejik çıkar uğruna her türlü ahlaki ve vicdani duyarlılıkları yok saymaya devam edeceklerini gösterdiler. BOP gibi yaldızlı projelerin hâlâ ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunulduğu şu günlerde savaşın; neoconların yayılmacı iştahaları ya da Bush'un stratejik miyopluğuyla izah edilemeyecek bir Amerikan devlet stratejisi olduğunu kez hatırlatmakta yarar var. İşgal yıldönümü nedeniyle en anlamlı açıklama Rumsfeld'den geldi; "Çok şükür ki, tarihi gerçekleştirenler gazete manşetleri, internet siteleri ya da sansasyonel saldırılar değildir. Tarih, oluşumu zaman alan, perspektif ve hesap isteyen büyük bir resimdir" Kutsal savaşı başlatarak vicdanlarda meşruiyet arayan Bush yönetimi somut gerçeklerle karşılaşınca tarihten ödünç kavramlarla konuşmaya başlamış görünüyor. Rumsfeld'in sözleri aslında siyasi ve ekonomik gücüne, kullandığı acımasız askeri gücüne rağmen süper gücün de yumuşak karnının olduğunu ve alternatif imkanlar kullanıldığında hiç de alt edilemez olduğunun itirafından başka bir şey değil. Tüm zaaflarına rağmen alternatif medya kanallarının işgalci stratejiye karşı etkin biçimde kullanılacak küresel silaha dönüşebileceğinin, küçük küçük girişimlerin dünya ölçeğinde ses getirebileceğinin işaretledir. Savaş karşıtı hareketlerin tek başına büyük güçlerin stratejik yönelimlerini belirlemeye, hele hele savaşı engelleye yetmediği ortada. Sonuçta devletler kendi kamuoylarını manipüle ederek gerektiğinde susturarak çıkarları uğruna savaşı göze alabiliyorlar. Hatta savaşın rantıyla bizzat kendi halkının vicdanını satın alabiliyorlar. Savaş karşıtı en büyük gösteriyi yapan İngilizlerin suç ortağı Blair'e ikinci kez destek vermelerinde İngiltere'nin savaş pastasından aldığı payın sokaktaki insana yansımasının etkisi olmadığı söylenemez. Ekonomik ve stratejik çıkarlar adına uygulanın devlet politikalarının acımasızlığına rağmen tarihi yapanlar, sanılanın aksine kimi zaman küçük, sembolik de olsa vicdani, ahlaki adımlardır. Tersinden bir imkan olarak küreselleşmenin alternatif medya ve iletişim kanallarını devreye sokması kısa vadede siyaset üzerinde ciddi baskılar oluştururken, tarihi yapan vicdani sesin yükselmesine de kanal açabilir. Birinci Körfez savaşını canlı yayınlayarak bir bakıma savaşın galibi olan CNN'in tahtı ırak işgaliyle sallanırken alternatif medya imkanları çok daha belirleyici olmuştur. Küçük grupların, internet sitelerinin, tek kişilik köşe yazılarının etkisi savaş propagandası için kullanılan iletişim kanallarından çok daha etkileyici olduğunu kimse inkar edemez. Tüm bunlara rağmen işgalin 3. yılında; tezkereyi reddederek tüm dünyanın vicdanı haline gelen Türkiye'de, son günlerde resmi ağızların bizi BOP konusunda ikna etme çabalarıyla yeni bir sınava giriyoruz. BOP açısından model ülke olan Irak'ta yaşananlar gözönünde durduğu halde Amerika'nın bile artık seslendirmekten utanır hale geldiği BOP'un sahnelenmesi karşısında sorulacak çok soru var.
|
![]()
![]()
| |||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |