|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 MART 2006 SALI | ||
|
|
Lig mücadelesinin ardından gözler yarın oynanacak derbiye çevrildi. Öncelikle şunu belirtelim; Fenerbahçe'nin Ankaragücü, Galatasaray'ın da K.Erciyespor maçlarında oynadığı futbol derbi için kesinlikle bir referans değil. Fenerbahçe, Ankara'da öylesine rahat oynadı ki iki tane duran top golü kazandı. Hele bir üçüncü gol var, halı sahada zor görülür. Rüştü sahasından atış kullandı, Semih ceza alanında önce sektirdi sonra Appiah'a indirdi ve Fenerbahçe golü buldu. Gelelim Galatasaray'a... Erciyes'te Cenk, ilk 10 dakikada iki kez Mondragon'la burun buruna geldi. 2-0 öne geçen Galatasaray, 58. dakikada beraberlik golü yedi. Gerets son 10 dakikayı elinde ne kadar forvet varsa, (Ümit Karan, Necati, Hakan Şükür ve Hasan Kabze) sahaya sürerek, müthiş bir riskle oynadı ve maçı çevirdi. Şimdi bu iki maç, derbi için nasıl ölçü olur? Üstelik bir kupa maçı ve ilk karşılaşmada Fenerbahçe'nin 2-1 üstünlüğü varken... Derbide her iki takımı taktik düşünce, kadro yapısı, motivasyon açısından farklı görmemiz mümkün. Daum'un stratejisi kesinlikle, kaybetmemek üzerine olacaktır. Çünkü Fenerbahçe'nin Daum'lu derbilerinde genel plan budur. Önce kalabalık savunma, sonra kontratak. Kuşkusuz bu anlayışı taçlandıracak oyuncu, tabii oynayabilirse, Anelka. Ligde Ali Sami Yen'de oynanan maçta ikinci yarı yakaladığı pozisyonları değerlendirememesi bir gösterge değil. Nobre oynarsa, Anelka'nın yokluğundan oynayacak. Daum'un savunmaya yüksek toplarda etkili Servet'i koyup, orta alanı Aurelio, Deniz, Appiah ve Tuncay'dan kurması sürpriz olmaz. Alex her zaman olduğu gibi, etliye sütlüye karışmayıp, duran topları bekleyecek. Nobre de rakibe önde basmaya çalışacak ve gol arayacak. Gerets, Hakan Şükür'ün son maçtaki katkısını gördükten sonra tıpkı Şükrü Saraçoğlu'nda olduğu gibi 3 forvet sahaya çıkacaktır. Sıkıntısı ise orta alanda. Belçikalı İliç konusunda hassas bir karar verecek. İliç de oynarsa orta alanın, dolayısıyla savunmanın gardı düşer. Her şeye karşın, Gerets risk almaktan korkmayan bir hoca. Üstelik bu kez skor nedeniyle risk almak zorunda. Gerçi, futbol otoriteleri 2-1'i iki ayaklı maçlarda en kötü ilk maç skoru olarak görse bile Ali Sami Yen'de kozlar Fenerbahçe'nin elinde olacak.
Ağızdan çıkanı kulağın duysun
Türk futbolunun yaşadığı sıkıntılarda en önemli rolü, yönetim kademelerinde yer alan kişilerin oynadığı her fırsatta yazıyorum. Daha doğru bir söylemle, tribündeki küfrün, taraftarın kamplara ayrılmasının, saha içi ve dışı olayların yaşanmasında, sorumlu kişilerin sorumsuz açıklamaları baş rolü oynuyor. Galatasaray-K.Erciyespor maçı bitmiş, kameralar Galatasaray eski yöneticisi, halen sportif direktörlük görevi yapan Bülent Tulun'a çevriliyor. Tulun, açıyor ağzını, yumuyor gözünü; "Rakibin aşırı motivasyonu vardı. Spor camiası ne demek istediğimi gayet iyi anlar" Spor camiasının içindeki kişiler Tulun'un ne demek istediğini gayet net anladı. O açık seçik söyleyemedi ama ben yazayım; "Fenerbahçe rakibimize teşvik primi verdi." Evet resmen bunu söyledi, dolambaçlı bir yoldan. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun; böyle bir açıklama, Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi, bir kulübün en sorumlu kişisi tarafından, elde hiçbir kanıt olmadan yapılabilir mi? Hakkını yemeyelim bir kanıt var(!) elbette... " Kayseri Erciyesspor'un maçı 2-0'dan 2-2'ye getirecek direnci göstermesi. Galatasaray'ı Ali Sami Yen'de yenmek istemesi." Bu ülkede futbol terörünü önlemek istiyorsak, yapılacak ilk iş, sorumlu kişilerin, sorumsuzca konuşmalardan vazgeçmesidir. Kulaklara küpe olur diye o güzel atasözünü de hatırlatalım; "Ağzından çıkanı kulağın duysun"
İyi futbol kaliteli futbolcu
Türk futbolunun duayenlerinden Coşkun Özarı'da çok kullanır bu sözü; "İyi futbol, kaliteli futbolcuyla oynanır." Nereden aklıma geldi şimdi bu söz. Trabzonspor teknik direktörü Vahid Halilhodziç, Samsun maçında Symkowiak'ı yedek bırakmıştı. Hani geçen sezon Fatih Tekke, Gökdeniz ve Yattara ile birlikte kıl payı şampiyonluğu F.Bahçe'ye kaptıran Trabzon'un yıldızı, Polanyalı oyuncuyu... Fazla söze gerek yok sanırım.
F.Bahçe'nin yara bandı
Ankara 19 Mayıs stadında Fenerbahçe kadrosu elimize geldiğinde, çevremdeki spor yazarlarına Fenerbahçe'de kimin, nerede oynayacağını sordum. İnanın, net bir şekilde dizilişi sayan çıkmadı. Aslında o sırada herkes birbirine, "Servet neden oynamıyor, sakat mı?" diye soruyordu. Ne kadar ilginç bir durum değil mi? Daum, Fenerbahçe'nin başında 3. yılını dolduruyor ama halen kimi, nerede oynatacağı konusunda kuşkular var. Bir de Galatasaray'ın zaferden zafere koştuğu 1996-2000 yıllarını hatırlayın; bırakın Galatasaraylıları, ülkede futbol topuna aşinalığı olan herkes, kadroyu gözü kapalı sayıyordu. Sakın Daum'un bu durumu rakip teknik direktörlere karşı bir şaşırtmaca olarak kullandığını da sanmayın. Bence Daum, istihareye yatıp, sonra takımı kuruyor. Hakkını yemeyelim, bir ihtimal daha var. Mustafa Denizli gibi play-station oynuyor olabilir. Bizden biri olduğunu her daim söylediği için (nedense ulusal marşımızı ezbere bildiğini vurguluyor ama 6 yılda bakkaldan bir ekmek isteyecek kadar Türkçe öğrenemedi) bakla falına baktırdığı ihtimalini seçenekler arasında tutuyorum. Neyse Ankara'da karışıklığa neden olan oyuncu Deniz'di. Daum'a da hak vermek(!) lazım. Deniz öyle müthiş bir oyuncu ki, yara bandı onu en iyi tanımlayacak söz galiba. Alnında sivilce, elinde çizik, ayağında nasır, nasıl her derde çare yara bandıysa Deniz'in durumu öyle. Sağ kanat oynuyor, sol kanat oynuyor, ön libero oynuyor, stoper oynuyor. Böyle bir yetenek, bir futbol dahisinin(!) eline geçince, kafalar doğal olarak karışıyor. Tabii Deniz'in de kafası karışıyor ama yara bandı olmak kolay değil...
|
![]()
| |||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |