|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 MART 2006 SALI | ||
|
|
Fıkrayı bilirsiniz: Bektaşiye sormuşlar: - Baba erenler, gömleğiniz pek kirlenmiş! Yıkasanız...
- A kardeşim, biz bu dünyaya gömlek yıkamaya mı geldik? İstenirse, aynı fıkranın başka türevleri tasarlanabilir ve baba erenlerin şöyle cevaplar verdiği düşünülebilir: - A kardeşim, biz bu dünyaya yemek yemeye mi geldik?
Bu soru kılıklı cevapların sahibine "Peki, ne için geldik biz bu dünyaya?" diye sorulsa, kim bilir nasıl karşılıklar çıkar ortaya: - Ah bir bilsem!
- Dünyaya ne için geldiğimi bilmiyorum amma gömlek yıkamak için gelmediğimi biliyorum. Mademki doyan acıkır, acıkan doyar; uyuyan uyanır, uyanık kalan uyur; dinlenen yorulur, yorulan dinlenir; konuşan susar, susan konuşur ve bütün bunlar, birbirini izleyerek döner durur; dünyaya geliş ve dünyada duruş nedenimizi bunlardan birine bağlamamız doğru olmaz. Hayatımızın anlamını döngüsel davranışlarda değil, onları aşan ve kuşatan başka bir yerde aramalıyız. Hayatımızda döngü oluşturan davranışların kimisini doğal gereksinimlerimiz belirler; yeme, içme, uyuma gibi; kimisinin kaynağı da toplumsal alışkanlıklardır. İster doğal olsun, ister toplumsal, hemen tüm döngüsel davranışlarımızı kültür, uygarlık, töre, hukuk, ahlâk ve bunlara bağlı alt kurumlar belirlemektedir. Özgür seçimlerimize bağlı olduğunu sandığımız nice davranışın bile temelinde, bizim dışımızda etkenler bulunabilmektedir. Bununla birlikte ve belki buna rağmen, bizim niyetlerimiz ve seçimlerimiz, davranışlarımıza belli bir anlam ve değer katmaktadır. Sarıkları kirlenmesin diye üstlerine naylon geçirmiş olan imamlarımızla; kirlenince yıkarım, yıkatırım diyen imamlarımız arasındaki fark, önemli bir fark olsa gerek. 20 Mart 2006 Pazartesi günü, Yeni Şafak'ın son sayfasında "Islanmayan kirlenmeyen eşarp" üretildiğine ilişkin bir haber vardı. Eşarplarını yıkamaktan, kurutmaktan, ütülemekten hoşlanmayan hanımlar için sevindirici bir haber sayılabilir bu. Ama bunlardan hoşlanan, hattâ özel bir zevk alan hanımların da bulunduğuna inanıyorum ben. Zorunluluklarımız ile özgürlüklerimizi gönüllü seçimlerimizle uzlaştırmayı bir becerebilsek, hayatımızı bozuk plak biteviyeliğinde karşımıza çıkan "hep aynı nakarat" girdabına düşmekten kurtarıp her gün, hattâ her an yeni ezgilerle zenginleşen görkemli bir şarkıya dönüştürebiliriz. Gibi geliyor bana. Bunu söylemek kolay da...
|
![]()
![]()
| ||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |