|
T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 21 MART 2006 SALI | ||
|
|
Uluslararası kuruluşlardan tutun, yatırım şirketlerine kadar çeşitli kaynakların hazırladığı dünya ekonomisi üzerine düzenlenmiş raporlara bir bakın. İki ülkenin ismini hep karşınıza çıkacaktır: Çin ve Hindistan. Çin ekonomisi üzerine yazılmış onca rapora rağmen bu ülke hala çoğumuz için büyük bir muamma. Nasıl bu kadar hızlı geliştiği, dünyayı nasıl etkilediği ve yakın gelecekte etkileyeceği, bundan sonra ne olacağı soruları hiçbir zaman tam anlamıyla ortaya konabilecek gibi değil. Çin, muazzam ölçeklerle karşımıza çıkıyor. Ülkenin aramal ithalatı, dünya piyasalarında fiyatları oynatıyor. Ekonomi yönetiminin rezerv tercihleri, uluslararası para piyasalarını altüst ediyor. Bir kıta büyüklüğündeki ülkede ekonomi yönetimi, sürdürülemez, verimsiz ve piyasa dışı zannedilen teknikleri kullanıyor; yine de bu ekonomi dünya pazarlarını ucuz, ancak artık kalitesiz de sayılmayacak ürünlerle dolduruyor. Tüketici mallarından ibaret de değil bu ürünler. Dünyaca bilinen markalar ya bu ülkede fason olarak üretiliyor, ya da bizzat bu markalar üretim için Çin'e yatırım yapıyor. Açın herhangi bir marka ürünü, içi Çin'de mamul parçalarla doludur. Öte yandan Hindistan da son günlerin yükselen yıldızı. Özellikle İran'ın nükleer çıkışıyla birlikte ABD'nin "kötü" nükleer güç karşısında "iyi" nükleer güç olan Hindistan'a yanaşmasının ardından Hindistan daha bir sık anılır oldu. Dün yabancı gazetelerin ekonomi servislerine düşen bir haber bu gidişatın net bir delili oldu. Habere göre büyük bilgisayar devi Dell, Hindistan'daki yatırımlarını iki katı arttırmayı düşünüyormuş. Hâlihazırda 10 bin Hintliye istihdam sağlayan şirket, Ocak ayında bu sayıyı 15 bine çıkaracağını açıklamıştı. Şimdi ise 15 binin yetmeyeceğini, 20 bini hedeflediklerini ifade etmiş. Bu özel ilginin siyasi konjonktürle yakından ilgisi olabilir. Ancak tek başına konjonktür, yatırımların gelişmesi için yeterli değil. Dünyanın en büyük demokrasisi olarak adlandırılan Hindistan, gerçekten ciddi sosyal meseleleri olan bir ülke olmasına rağmen nüfusu içinde eğitim görmüş olanları ile dikkat çekiyor. Yıllardan beridir özellikle büyük bilişim ve yazılım şirketlerinin Hindistan ile çalıştıkları biliniyor. Yani sanayi için olmasa bile, hizmet sektörü açısından ciddi bir altyapı var bu ülkede. Tüm bu süreçler karşısında Türkiye nerede duruyor. Haydi diyelim ki, Türkiye bir Çin olamaz. Peki niçin en azından bir Hindistan dahi olamıyoruz? Hizmet sektörü emek yoğun bir sektördür. Bir özelliği de dinamik ve genç bir istihdamı tercih eder niteliğidir. Türkiye'de bu konuda bir eksiğimiz yok. Eksik olan gençlerimizi esnek ve araştırmacı bir eğitime tabi tutamıyor olmamız. Kafamızdaki basmakalıp yapılarla eğitimi putlaştırıyor, meseleyi ideolojik boyutlara çıkarıyoruz. Milli eğitim, YÖK, imam-hatip derken bir nesli daha kaybediyoruz. Bağnazlık, ideoloji uğruna modern eğitimi sekteye uğratmak değilse, nedir?
|
![]()
![]()
| |||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |