T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 4 MAYIS 2006 PERŞEMBE | ||
|
|
Erich Fromm, "Özgürlük Korkusu" adlı kitabında mazoşizm ve sadizm ile özgürlük ve otorite ilişkisi arasında paralellik kurar. Modern dönemin devlet-birey ilişkileri "mazoşist eğilimler gösteren birey" ile "sadist eğilimler gösteren devlet aygıtı" arasındaki çarpıklıkları da ortaya koyar. Fromm'a göre bireyin güç odaklarına bağımlılığı mazoşist bir boyun eğmedir: "Mazoşist çabaların en sık ortaya çıktığı biçimler aşağılık, güçsüzlük ve bireysel önemsizlik duygularıdır. Bu kişiler genellikle kendi dışlarındaki güçlere, başka insanlara, kurumlara ya da doğaya belirgin bir bağımlılık gösterirler. Kendilerini kanıtlayıp istediklerini yapmak yerine, bu dış güçlerin sözde ya da gerçek buyruklarına boyun eğerler." Mazoşist eğilimin amacı, "bireysel benlikten" ve "özgürlük yükünden" kurtulmaktır. Modern dönemde din, cemaat ve gelenek bağımlılığından kurtulmayı amaçlayan insan devlet aygıtıyla baş başa kalmış, bireyin sığınma ihtiyacı devlet tarafından yutulmasıyla sonuçlanmıştır. "Kutsal"dan kaçış "kurumlar"a teslimiyetle nihayet bulmuştur. Karamazof Kardeşler'de Dostoyevski'nin dediği gibi "en acil gereksinim, bir an önce, doğuştan sahip olduğu o özgürlük armağanını verecek birini bulmaya" dönüşmüştür. Sadist eğilimler ise birkaç şekilde ortaya çıkabilir. Biri, başkalarını kendine bağımlı kılıp üzerlerinde mutlak ve sınırsız güce sahip olmak, böylece onları birer araca dönüştürmektir. Bir diğeri, başkalarını yalnızca mutlak biçimde yönetmekle kalmayıp, onları sömürmek, kullanmak, soymak, kısaca yararlanılabilir nedenleri varsa hepsini elde etmektir. Üçüncü eğilim ise başkalarına acı çektirmek ya da acı çektiklerini izleme isteğidir. Fromm'un benzetmesi günümüz devlet-birey ilişkisini başka yönleriyle de ortaya koyar. Mazoşist eğilimde olanlar sığındıkları güçten koruma beklerler, onun kendilerine bakmasını isterler, kendi eylemlerinin sonuçları ne olursa olsun onu da sorumlu tutarlar. Bugün her şeyi devletten bekleyen, başına gelen herşeyi devletten bilen, kendi sorumluluklarını bile devlete yükleyen anlayışı bunun güzel bir örneği değil midir? Yakın dönemlerin amacı olan "güçlü birey", "hizmetkar devlet" anlayışı, gücün değerlere galebe çalmasıyla "yitik, yalnız ve zayıf birey", "devasa ve güçlü devlet" şeklinde ortaya çıkmıştır. Hobbes'un Leviathan'ından Hitler'e kadar devlet olarak tebarüz eden bir çok örnek bireyin aleyhine durumlara gönderme yapmıştır. Bugün bireyin devlet karşısında özgürleştirilmesinden, bireyin devlete olan bağımlığını azaltmaktan, devletin birey üzerinde sınırsız güç kullanımına son verilmesinden bahsedilebilir. Mazoşist ve sadist eğilimler hem bireylerde hem kurumlarda bundan sonra da olabilecektir. Ancak devlet-birey ilişkisinin sağlıklı kurulmadığı her durumda özgürlük bir sorun olarak masada durmaya devam edecektir.
|
![]()
| |||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |