T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Barış ve esenlik dini

Cumartesi günü (13 Mayıs), İstanbul'da Diyanet İşleri Başkanlığı, Seyahat Acentaları Birliği ve Marmara Stratejik Araştırmalar Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıya Lütfi Kırdar Merkezi'nde katıldım. Benim anladığım "diyalog"un, horoz döğüşü, münazara, dinler arası kavga ve aynı zamanda da karşılıklı misyonerlik anlamına gelmediğini, bu diyaloğun amacının yeryüzüne sevgi ve adaleti, ortak evrensel hazinemize dahil değerleri hakim kılmak demek olduğunu -bilmem ki kaçıncı kez- anlatmaya çalıştım. Kitab-ı Mukaddes'de, Benî İsrail peygamberlerinden Haggay'ın bütün milletlere -sadece "seçkin yahudi soyu"na değil!- ait olan "hazine"nin bütün milletlerin hayrına akacağını müjdelediğini hatırlattım. Kur'an-ı Kerim'de, "Kehf" Suresi'nde de Hızır Peygamber'in (A.S.) Mecma'ul-Bahreyn (İstanbul Boğazı) civarındaki duvarı onarması ve bunu "bu duvarın altında iki yetimin hazînesi var, onlar olgunlaşıp hazînelerine sahip çıkıncaya kadar bu duvarı onardım ki, başkalarının eline geçmesin" simgesel (remzî) ifadesi ile açıkladığını naklederek şöyle dedim: İşte buradaki hazîne ile, Peygamber Haggay'ın bahsettiği hazîne aynı hazînedir: Sevgi ahlâkı ve sevgi hukuku, evrensel değerler hazinesidir. İki yetim de son Benî İsrail Peygamberi olan İsa Mesih'in (A.S.) ümmeti, genel olarak İshak'ın (A.S.) soyundan gelen peygamberlere tabi olan insanlık ile, İsmail (A.S.) ve onun soyundan gelen Yüce Sevgili, Resûl-i Ekrem'e (S.A.) tabi olan insanlıktır, insanlığın bu bölümüdür. Demek oluyor ki Mesih'in tebliği de, Dağ Vaazi tebliği de, Veda' Hutbesi tebliği de "yetim" kalmıştır, işte bu hazine İstanbul'da ortaya çıkacaktır, İstanbul'u Konstantin 11 Mayıs 330'da "Yeni Roma" olarak Mesih tebliğine "tahsis" etti. Fakat bu tebliğ yetim kaldı. Fetihden sonra da hilâfet merkezi oldu. Fakat bu tebliğ de yetim kaldı. Şimdi her iki tebliğe tabi olanların da "diyalog"a girmelerinin amacı, olgunlaşmaları ve bu hazinenin kadrini bilmek için biribirlerine yardımcı olmalarıdır. Her iki taraf da bu olgunluğa erişince, hazine ortaya çıkacaktır.

Tabiatiyle yine göl maya tutmadı. Esasen göle değil ayrı ayrı bardaklardaki sulara hitap ediyordum. Hatta ber-mutad sözlerime itiraz eden de oldu. Dört saat boyunca kürsüde oturup yanımdaki Sevgili Bekir Karlığa'ya "Lütfi Kırdar Lütfi Kırdar olalı bugünkü gibi zulüm görmedi" dedikten sonra yine yorgunluk ve bezginlikle toplantıdan çıkmıştım ki: Ortodoks Patriği Bartholomeos Hazretleri'nin İtalya'da Floransa'da bir program dolayısı ile bulunduğunu ve Sevgili İlber Ortaylı ile bir programda buluşacağını, İlber Bey rahatsızlığı dolayısı ile gelemeyeceğini bildirdiği için, 14 Mayıs Pazar günü benim Floransa'ya gelmemi çok istediklerini haber aldım ve ertesi sabah Floransa'ya gittim. Derhal bir "panel"e katılacağımı duyduğum için, otele varır varmaz odaya kapanıp iki saat içinde "diyalog" konusu ile ilgili bir konuşmayı alelacele yazdım. Bu program, tamamlandıktan sonra öğrendiğime göre, Galilei adına kurulmuş (Premio Galileo 2000) bir ödül kurumunun, çeşitli sanatçılar yanında ve başta Bartholomeos Hz.e verilen "Barış ödülü" için düzenlenmiş. Az sonra Danimarka Kraliçesi'nin ödül törenini izlemeye geleceği muhteşem bir tarihî bina ve sanat müzesinin geniş avlusunda, -kapalı bir salonda ve dar bir çerçevede bir diyalog paneli beklerken- sahne üzerinde konulmuş sandalyelerde oturarak izleyicilere karşı konuştuk. Orada daha kısa ve ayrıntılara girip anlaşılmaz olmamdan çekinerek, İslâm'ın anlamından bahsettim ve "Allah aşkına artık ortak hazinemizin değerini bilelim, karşılıklı kinlerden, ön yargılardan, yanlış anlamalardan, özellikle Armagedon saplantısından kurtulalım, ayrıca hepimiz Allah'ın insanlığa bağışladığı Din'in amacı ile, gerçek anlamda demokratik ve sosyal Hukuk Devleti'nin amacının aynı olduğunu bilelim, lâik devlet otoriteleri de ön yargılardan kurtulsunlar" dedim. Floransa'da, İstanbul'daki bir önceki konuşmamda almadığım olumlu yankı ve yanıtları aldım. Esasen, İtalya'da "Barış Ödülü" verilen Patrik Hazretleri'ne, bizim niçin daha önce davranıp böyle bir ödül vermemiş olmamız da benim karşılaştığım durumla uyuşmuyor mu? "Kendim için ödül filan istiyorsam nâmerdim!" dememe bile gerek yok, fakat dostlarımızın kadrini inşaallah bilecek olgunluğa erişiriz ki ortak hazinemize nihayet kavuşalım...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi