T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
| Y A Z A R L A R | 17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
|
Fransızların yeni bir yasa aracılığıyla "sözde Ermeni soykırımı"na ilişkin inkârcılığın cezalandırılmasını amaçlayan hazırlıklarından bugüne kadar söz etmedim. Bu ülkede Yahudi soykırımının inkârını cezalandıran "Gayssot Yasası" başta olmak üzere yürürlükte olan ve "hafızaya ilişkin yasalar" olarak anılan üç yasanın varlığının yol açtığı tartışmaları zamanında tartışmıştık. Özellikle de birçok ünlü tarihçinin bir araya gelerek "Tarihe özgürlük" başlığı altında bu yasaların yürürlükten kaldırılmasını isteyen çağrıları dolayısıyla. Tarihçiler (Madeleine Reberioux'nun sözleriyle) "Tarihsel hakikatin bizzat kendisi devlet otoritesini tanımadığı, reddettiği" için, yasakoyucunun bir takım "yasalar"la tarihçileri uğraştırmaktan, onlara yol yordam göstermekten vazgeçmesini istiyorlardı. İsterseniz yeri gelmişken, bu çağrıya ilişkin yaptığım değerlendirmeyi de kısaca hatırlatayım: Doğrusu, diğerleri için değil ama "Gayssot Yasası"na ilişkin olarak, çağrıya katılıp katılmamak hususunda "tereddütlü" idim. Meselenin içinden -hâlâ- çıkabilmiş değilim... Neyse, bugün söz etmek istediğim asıl konu bu değil, dolayısıyla fazla uzatmayalım. Bugün özellikle, Fransa'da yine geçen günlerde yaşanan bir başka "hafıza tazeleme" gününden söz edeceğim. Fransa 10 Mayıs'ta köleliğin kaldırılmasını anmak için seferber oldu. 10 Mayıs'ın seçilmesinin nedeni de, kumandan Louis Delgres'nin, "Konsül Bonaparte"ın Karaiblerde köleliği tekrar yerleştirme kararı alması karşısında 10 mayıs 1802'de baş kaldırmış olmasıydı. (Başkaldıranların general Richepance'nin ordusu tarafından birkaç hafta içinde ortadan kaldırıldığını da hatırlatalım.) 10 Mayıs aynı zamanda, biraz önce sözünü ettiğimiz "hafızaya ilişkin yasalar" içinde yer alan ve köle ticaretini ve köleliği "insanlığa karşı bir suç" olarak tanıyan "Taubira Yasası"nın da 2001'de kabul edildiği gündü. Bu anlamlı gün dolayısıyla, tahmin ettiğiniz gibi, Fransa tarihinin bu kez köleliğe ilişkin "kirli çamaşırları" biraz daha ortaya döküldü. Ve yine tahmin ettiğiniz gibi (bir tarihçinin sözleriyle) "Tek bir hafızadan değil, hafızalardan söz edilebileceği" için 10 Mayıs'ta yapılan açıklamalar birçok insanı tatmin etmekten uzaktı. Özel bir yasa çıkararak 10 Mayıs'ı "takvimine" sokan Fransızlar, köleliğin Fransa tarihi içindeki önemini-yerini ve bu uygulamanın bu ülkenin bugünkü gücüne ulaşmasındaki payını yeterince konuşup tartışmışlar mıydı? Görüyorsunuz; iş dönüp dolaşıp sonunda "hafıza"ya ve dolayısıyla "hatırlamak" fiiline dayanıyor. "Milli hafıza" ve "milletçe hatırlamak"tan söz ettiğim anlaşılmıştır herhalde... Yani şimdi bu çerçevede Fransa'nın "köleliği-köleciliği" hatırlamaya başlamısıyla ilgili söyleyecek olursak: Tamam ortada (nihayet) bir çaba yok değil ama acaba bu süreç nereye kadar uzanacak-uzanabilecek? Ernest Renan'ın ünlü konferansında ("Millet Nedir?") yaptığı şu tespiti hatırlamanın yeridir sanırım: "Unutmak ve tarihsel yanılgı bir milletin yaratılmasında vazgeçilmez bir etken olduğu için tarih araştırmalarındaki ilerleme çoğu zaman millet için bir tehlikedir. Gerçekten de tarih araştırmaları, en hayırlı şekilde sonuçlananlar da dahil olmak üzere bütün siyasi oluşumların başlangıcında yaşanan şiddet olaylarını aydınlığa kavuşturur. Birlik her zaman sert yöntemlerle gerçekleşir." Söyleyin, Renan haksız mı? "Unutmadan" millet olabilmek mümkün müdür? (Dikkat ederseniz "unutturmadan" filan değil, doğrudan "unutmadan" söz ediyorum.) Bu dünyada herhangi bir milletin "Hatırlıyorum" dövizinin altında (ama hakkını vererek) yürüyebilmesi mümkün müdür?
|
![]()
| ||||||||||||||||||
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
| Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |