T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Resul TOSUN

Bunun adı küreselleşme olamaz

Batı ya da ABD ile birlikte Batı medeniyeti küreselleşme adı altında dünya üzerindeki egemenliğinin tadını çıkarıyor. Demokrasi insan hakları özgürlükler diyerek kimi ülkeleri işgal ediyor, kimilerini de tehdit.

Afganistan küreselleşme patronları tarafından işgal edilmedi mi? Irak küreselleşmenin öncüleri tarafından işgal edilmedi mi? Bu ülkeleri işgal edenler oraya demokrasi götürüyoruz demiyorlar mıydı? İnsan hakları vereceğiz demiyorlar mıydı?

Demokrasi ve özgürlük getirmek için yola çıkıp işgal ettiği ülkelerdeki insanlara diktatörleri mumla arattırmıyorlar mı?. Demokratik seçimle işbaşına gelen hükümetlerin halklarını da açlığa ve kıtlığa mahkum etmiyorlar mı?

Aynı küreselleşme patronları ve demokrasi havarileri, demokratik bir şekilde hükümetini seçen Filistin halkına şimdi ambargo uygulamıyorlar mı?

Küreselleşmenin sırıtan yüzü bu yüz işte.

Evet, globalleşme, kürselleşme epey bir fiyaka yaptıktan sonra çirkin yüzünü göstermeye başladı.

Küreselleşmenin baş aktörü ABD olduğu için siyaset erbabının küreselleşmeye karşı durmak bir yana fikir üretmek laf söylemek bile akıllarının ucundan geçmez/geçemez.

Çünkü güç küreselleşme edebiyatını yapanların elinde. Siyaset erbabı, yani devlet başkanları, başbakanlar, krallar, emirler şeyhler küreselleşmeye laf edemezler. Eğer vicdanları varsa vicdan azabı çekerler çıkış yolu ararlar, eğer vicdanları yoksa küreselleşmenin sefasını sürerler!

Fakat küreselleşmenin cezasını toplumlar çekiyor.

Evet halklar özellikle de Müslüman halklar çekiyor küreselleşmenin cezasını.

Ama yukarıda belirttiğim gibi küreselleşmeye şu anda siyasetçiler devletleri yönetenler itiraz edemiyorlar.

Devlet adamları ya küreselleşmenin yanında ya da karşısında olmak gibi iki tercihe zorlanıyorlar. Onları bir bakıma mazur görmesek de içinde bulundukları şartları düşünerek anlayışla karşılamaya çalışabiliriz.

Ama halkların sesini duyurmaya çalışan onların sözcülüğünü üstlenen onların vicdanlarının sesi olan ilim adalarının ve sivil toplum örgütlerinin ezerek ve yok ederek yayılan küreselleşmeye karşı direnmeleri gerekir.

Seslerini yükseltmeleri gerekir.

Hele akademisyenlerin hiç susmamaları gerekir. Kültürleri medeniyetleri ezerek yok ederek kin nefret tohumları ekerek yayılan küreselleşmenin gerçek yüzünü dünya kamuoyuna anlatmaları gerekir.

Yazarların düşünürlerin, sanatçıların hülasa kendini özgür hisseden ve ülke meselelerine dünya meselelerine kafa yoran herkesin küreselleşmenin maskesini düşürmeye çalışması gerekir.

Küreselleşmenin yok edici gelişmesine karşı küresel bir tavır koymak artık bir insanlık borcu haline gelmiştir.

Evet küreselleşmenin maskesi düşmeli ve herkes kendi medeniyetine sahip çıkmalıdır.

Bilginin, teknolojinin, sanayiin ve insanlığa faydalı her şeyin küreselleşmesine hayır diyemeyiz. Ama kültür dayatmanın medeniyet dayatmanın, çıkar uğruna ülkeleri işgal etmenin, ülkelere ambargo uygulamanın ve insanları açlığa sürgüne ve ölüme mahkum etmenin asla yanında olamayız/olmamalıyız. Bu küreselleşme değil, küreselleşme adı altında insanlığı ve insani değerleri yok etmektir mahvetmektir

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi